25.3.09

Ruiru Gül Ciftligi

2008 Aralik ayinda Nairobi Accueil ile birlikte 16 hektar alana kurulmus seralarda 60 degisik cins gülün sadece ihracat amaçli yetistirildigi, Nairobi'nin 3 km disindaki Ruiru Gül Ciftligi'ni gezdik.



Yilda çiftligin gül üretimi yaklasik 13 ile 15 milyon civarinda. Yabani gül agaçlarini birbirine asilayarak yepyeni cinsler yaratiyor Isabelle et Aldric Spindler çifti. Her gül agacinin ömrü yaklasik 5 sene ve bu süre zarfinda her gül agaci yil basina yaklasik 20 adet gül veriyor.
Ayakkabilarimizi özel solüsyonda sterilize ettikten ve ellerimizi dezenfektan solüsyonla yikayip mikroplardan arindiktan sonra seralardan birini ziyarete haziriz. Sicaklik, nem oraninin özel sistemlerle kontrol edildigi seralarda sulama da otomatik gerçeklestiriliyor.
Bir gül agaci ürün verdikten sonra, bir sonraki ürününü yaklasik 45 gün sonra veriyor. Gül saplarinin düz olmasi çok önemli. Amaç hep ayni kaliteyi yakalamak. Sera görevlileri günde 3 defa gül hasati yapiyorlar. Güllerin saplarinin ayni uzunlukta olmasi da ayri önemli nokta. Güller toplandiktan sonra özel arabalarla baska bir binaya götürülüyor ve canliliklarini korumalari için belli bir süre yaklasik 3°C sicakliktaki ara depoda bekletiliyor. Ardindan normal oda isisindaki bölüme alinip görevliler tarafindan cins, renk ve saplarina göre tasnif ediliyor. Ardindan güller paketlenip bu sefer yine isisi 3°C olan ayri bir ara depoya alinip sevk edilecekleri zamani beklemeye basliyorlar. Güllerin en uzun sapli olani 95 cm boyunda. Böyle bir gül için hayli büyük bir vazoya sahip olmaniz gerekiyor.
Güllerimizi seçip, siparisimizi verdikten sonra yakin civarda piknigimizi yapip, ardindan insana nese veren rengarenk güllerimizi alip Nairobi'ye dogru yola koyulduk.
Nairobi'ye yillar önce gelip yerlesen Isabelle ve Aldric Spindler çifti bir vesileyle bu isi kurup bir süre sonra yerlesik düzene geçmisler.
Isabelle ve Aldric'e bize bu geziyi gerçeklestirdikleri için tesekkürler.

_


_

_


_
_

Yeni toplanmis güller 3°C ara depoda beklemede...


Ruiru Gül Ciftligi'nin sahibi Aldric bizelere gül yetistirmenin inceliklerini anlatirken...


Güller sap boylarina ve cinslerine göre tasnif edilirken...


_


_

_

Akliniza gelen her renkte gül üretiyorlar...

Son Numaram - Ağaç Baskı



Yunanca kökenli Lithography tas kullanilarak yapilan baski anlamina geliyor. Türkçe'de de Tas baski olarak literatüre geçmis. Bohemya'da Alois Senefelder tarafindan 1796 yilinda icat edilen litografi çok uzun yillar baski teknigi olarak kullanilmis.

Arap ülkeleri ve Türkiye'de 19.yy'da kitaplar ve özellikle Kuran litografi teknigiyle basilmis.

Teknolojinin gelismesiyle günümüzde litografi sadece sanatsal anlamda kullanilmakta.

Ben litografi'nin benzeri bir sanat dalı olan ağaç baskı ile ilgilenmeye başladım. Geçen çarşamba günü Şilili ressam arkadaşım Rita'nın peşine takılıp, Nairobili sanatçilarin çalistigi atelyeye ziyarette bulunduk. Sadece gözlem amaciyla gittigim atelyede, Kenyali ressam ve ağaç baskı sanatçisi John Silver ile tanismamdan yaklasik 5 dakika sonra önlüklü bir sekilde atelyede çalismaya baslamistim. Bugün de sabahin köründe yine atelyenin yolunu tuttum. Insanin kanina bir girmesin iste aynen benim gibi olunuyor. Geçen hafta basladigim ilk ağaç baskı çalismami az önce bitirdim ve daha kurumadan fotografini çekip sizlerle paylasiyorum.

Kisaca ağaç baskı sanatından bahsedeyim. Malzeme olarak mdf, yani tahta kullaniliyor. Önce baski yapacaginiz motife karar verip, o motifi tahtanin üstüne kursun kalemle çiziyorsunuz. Ardindan oymaya basliyorsunuz tahtanizi. Kagit ya da tuval üstüne baski yapabilirsiniz, hatta hayal gücünüzü kullanip gazete kagidina bile baski yapabilirsiniz. Önce motifinizde beyaz kalacak yerlere karar veriyorsunuz ve oralari oyuyorsunuz. Ardindan ilk rengi tahtanin üstüne uygulayip kagidinizin üstüne ilk baskinizi yapiyorsunuz. Renkler kagit üzerine açik renkten koyu renge dogru uygulaniyor. Ben mesela ilk olarak beyaz kalacak yerleri oyup sari rengi uygulayip ilk baskimi yaptim. Sonra kagit üstünde sari kalacak yerlere karar verip oralari oydum ve ikinci renk baskimi turuncu renkle yaptim. Ardindan ayni sekilde tutuncu kalacak yerlere karar verip oralari oydum ve ayni islemi tekrarladim. Daha sonra yesil ve sonra kahverengi, ardindan siyah ve nihayet son renk maviyi uyguladim ayni yöntemle. Bu arada genellikle ayni motiften 3 baski yapiliyor ve altina imza atilirken kaçinci kopya oldugu yaziliyor. Ben 3 baski normal kagida, bir baski gazete kagidina, diger baskiyi da geçen senelerde yapmis oldugum baskili ebru çalismalarimdan birinin üstüne yaptim.

Sonuç karsinizda. Ben begendim, en önemlisi Nairobi Ulusal Müze'si ve London Victoria and Albert Museum'da eserleri sergilenen ağaç baskı hocam John Silver Kimani pek begendi. Hatta ayni boyutta kendi eserlerinden biriyle haftaya bir kopyami degis tokus yapmayi teklif etti. Ardindan da "Her ögrencimin ilk çalismasiyla bir eserimi degis tokus yapmam, yanlis anlama!" dedi. Pek gurur duydum efendim.

Hayli keyifli bir teknik. Ilgilenenlere tavsiye olunur.

22.3.09

Kisitli Özgürlük

Son tablom Kisitli Özgürlük yüzyillar boyu Avrupalilarin sömürgesi olmus, tam özgürlügüne kavustular derken sekil degistiren sömürgecilik anlayisiyla sömürülmeye devam eden Afrika Kitasi'nin tuval üzerindeki tasviri.


Not: Tablo 61x46 cm boyutunda olup, Afrika kitasi yagli boya ile, diger kisimlar akrilikle yapilip üzerine vernik uygulanmistir.

_


Uzaklara Giden Kadin son resmimin hikayesini yazmak istemis, ben de seve seve kabul ettim.

_


Iste resmin hikayemsi siirsel anlatimi:

_


"Tersine dönmüş bir kalpte atmak bizimkisi..

Bu nedenle dünyanin yükü belkide omuzlarımızda

Hiç aşağıdan yukarıya akan nehir gördünüz mü ki...

Bu topraklarda serap görmemek unutulmaktan değilmiş yani

Kim kırdı bu kalbi peki

Yoksa hangi kalp tepe taklak olmak ister ki

Boş yere yapmamış yaratıcı kalbi yumruk kadar

Ritmi kaçınca can çıkaran kaç müzik biliyorsunuz ki...

Köle diyorlar bize

Azad ediyorlar

Oysa köleler ancak kendi kendilerini serbest bırakırsa özgür olabilirler

Eğer zincirlerimi başkası kırarsa ben özgür olabilir miyim ki?

Bu sefer de kendi zincirimi kıran kişinin kölesi olunmuştur

Benim özgüleşmem için kendi halime bırakılmam gerekmiyor

Yüreğimin içi boşaltılmışken nereye?

Benden beni alanlardan kendimi istiyorum!"
_

Afrika olmak istiyorum.........................

_


Uzaklara Giden Kadin



17.3.09

Kitengela Glass Studios

Her haftasonu Nairobi civarinda ilginç bir yeri kesfediyoruz. Birkaç hafta önce yolumuz Nairobi Ulusal Park'in güney dogusuna, Kitengela Glass Studios - Kitengela Cam Stüdyolari'na düstü. Nairobi Accueil hanimlari Kitengela'ya Subat ayinda bir gezi düzenlemislerdi, ama ben bu dönemde Türkiye'de oldugum için maalesef katilamamistim. Iyi ki de katilamamisim, biz de bu keyifli geziyi esimle birlikte yaptik. Sabahtan piknik nevalemizi hazirladik ve Kitengela'ya dogru yola koyulduk.

Kitengela devasa heykelleri, gazoz kapaklarindan yapilmis Afrika Kitasi, demirden yapilmis hayvan figürleri, yollara serpistirilmis mozaikleri, ilginç mimari stiliyle yarattigi sihirli atmosferiyle karsiladi bizi.
Masailer irk olarak çok uzun boylu ve çok ince yapili olduklarindan sanirim bu Masai heykeli yaklasik 4.5 metre boyunda yapilmis...

_

_

_
Gazoz ve bira kapaklarindan Afrika...
Kocaman agizli metal mangal...
Kukuleta seklinde WC...
Mozaikli tuvalet...

_

_

_

Kitengela Glass'in bende biraktigi lezzet "Güzel bir günde Alis'in ormana yürüyüş yapmaya gidip, bir süre yürüdükten sonra yorulup, dinlenmek için bir ağacın gölgesine oturdugunda yanından hızla geçen tavşanin elindeki saati farkedip, daha önce elinde saat tasiyan bir tavsan görmedigi için sasirmasi gibi birsey." Nairobi'nin kalabalik sehir yasamindan, tozundan, trafiginden, gürültüsünden, düzensizliginden ve ikileminden sadece 1 saat uzaklikta Kitengela sanatçilarinin hünerlerini huzurlu bir ortamda sergiledikleri Nairobi'nin avcunun içinde parildayan bir inci adeta Kitengela.

Alis Harikalar Diyari'nin bu sihirli ortaminda Kitengelayi kesfe koyulduk. Mozaik patikayi takip ederek cam sanatçilarinin kan ter içinde çalistiklari cam atelyesine ulastik. Kenya'nin dört bucagindan toplanmis kullanilmis cam siseleri cam sanatçilarinin hünerli ellerinde yepyeni bir sanat eserine, cam boncuga, sik bir sampanya kadehine, harika bir vazoya veya daha nicelerine dönüstürüyorlardi.

Alman orijinli, sanatçi bir ebeveynin kizi Nani'nin Kitengela hikayesi söyle basliyor. Babasi ahsap heykel sanatçisi, Nani ise cam sanatini seçmis kendine meslek olarak. Athi-Kapiti Masai bölgesinde, yani bugünkü Kitengela'nin konuslandigi bölgede 1970 yilinda Nani ve ailesi piknik yapmaya gelirler. Doganin güzelliginden etkilenip bu araziye yerlesirler ve 1979 senesinde Nani cam stüdyosunu kurar. Nani yerlestikleri arazideki tek incir agacinin tam dibine kurmustur ancak ilk atelyesini. Ocagina incir agaci dikmek atasözümüzü dogrularcasina bir süre sonra incirin kökleri atelyenin temelini tahrip eder ve atelye yikilir. Nani ikinci atelyesini metal konstrüksiyonlarla daha saglam olarak insa eder. Vitray, cam üfleme, füzyon, mozaik, dövme demir, demirden heykel, çanak, çömlek, tahta isçiligi ve cam boncuk atelyelerinden olusan diger atelyeleri de zaman içinde bu ilkini izler. Her atelyenin kendi showroom'u var, arzu ederseniz alis veris yapilabiliyor.

Ah o atelyelerde fiilen çalismak için nasil içim gitti ama hergün o yol çekilmez diye hiç ses çikartmadim.

Hanimlar incik, boncuk yaparken...
_

Cam incik boncuklar satisa hazir...
Kenya'daki belediyelerin umurunda bile olmadigi kullanilmis cam siserlerin toplanarak Kitengela'ya getirilmesini, geri dönüstürülmesini saglayan ve ayrica yaklasik 50 yerliye is ve barinma imkani saglayan Nani'ye doga ve Kenya adina sonsuz tesekkürler.

Toplanan cam siseler islenmeden önce...

_
_

_

Mozaik showroom...

_

_

_

_
_
Kitengela Glass Stüdyolari'ni Nairobi'ye gelinip de mutlaka görülmesi gerekenler listenizin basina eklemalisiniz.

15.3.09

Sesan 1.Ulusal Resim Yarismasi Sonuçlari

SESAN'in düzenledigi 1. Ulusal Resim Yasismasi ilk eleme sonuçlari dün açiklandi.


386 çalisma içinden elenerek, sergilenmeye deger bulunan 100 tabloyu http://www.yuzeser.trart.net/ adresinde, görebilirsiniz.


100'ün içine benim Manyok Ögüten Kadinlar tablom da girivermis.


Ilk katildigim yarismada çalismamin sergilenmeye layik bulunmasi benim için en büyük ödül.


Sergide bulunmam imkansiz ama, tabloyu acilen DHL ile SESAN, Izmir'e yollamam lazim.

11.3.09

Existence / Varolus



Son tablom "Existence / Varolus"...

9.3.09

Insanligin Besigine Yolculuk (4) - Lalibela

Lalibela'yla ilk defa Fransiz televizyon kanali TV5'deki bir program sayesinde tanistim. Ayda bir yayinlanan programda her seferinde bir ünlü gidecegi yer hakkinda hiçbir bilgi verilmeden, hatta gözleri baglanarak uçaga bindirilip dünyanin az kesfedilmis diyarlarindan birine götürülüyor ve sanirim iki hafta boyunca o ünlünün oradaki hayat kosullarina adaptasyonunu, dogal güzelliklerini, oradaki hayat kosullarini, vs videoya çekip, ardindan tv'de yayinliyorlar.

Bu programi seyrettigimde Angola'da yasiyorduk ve Kenya'ya tayinimiz henüz çikmisti . Ünlü, süslü mü süslü bir Fransiz top model Lalibela'ya gidip, dag köylerinden birindeki bir aileye iki haftaligina konuk oldu. Aileyle öyle güzel kaynastilar ki, ayrilik sahnesi hayli acikliydi. Ama en güzeli Lalibelali ailenin reisinin mankene ülkesinde ne is yaptigini sordugunda mankenin o mahçup surat idafesiyle, nasil anlatsam meslegimi bu apayri dünya insanlarina diye karalar bagladigi andi. Neyse, aslinda ben Lalibela'dan o program sayesinde haberdar oldum ve hemen atlasi açip yerine baktim. Ayrica adini hafizama kazidim Kenya'nin kuzey komsusu Etiyopya'ya seyahatlerimizden birinde mutlaka ziyaret etmek düsüncesiyle.

Ve iste Lalibela'dayiz...Bir efsaneye göre 12.yy, Zagne Hanedan'ligi zamaninda bir prens dogar. Annesi bir gün prensin besiginin arilar ile kaplanmis oldugunu görür. Bunu prensin gelecekteki basarisina dair iyi bir isaret oldugunu düsünür ve arilar hükümdarligini taniyor anlamina gelen "Lalibela" diye bagirir. O tarihten itibaren prensin dogdugu sehir Lalibela olarak anilir".
Bu efsanenin disinda Kral Lalibela kralliginin mirasi olarak Lalibela'da yer altindaki volkanik taslari oydurtarak kiliseler yaptirir. Kudüs'e yaptigi kutsal hac gezisi bu karari vermesinde etkin rol oynar. Etiyopya ile Kudüs arasindaki müslüman topraklarindan geçerek Kudüs'e gitmek o günlerde hayli risklidir. Dolayisiyla Kral Lalibela halki için Kudüs'ü kendi topraklarinda yaratmaya karar verir.

Lalibela'nin Kudüs'ünde 11 adet kilise insa edilmis. Buna ilaveten bir mağaranin içindeki kilise de 12.si olarak kabul edilmekte. Iki tepenin kesistigi noktadaki magra oyularak yapilmis kilise. Tepelerden birinde Rahipler, digerinde de rahibeler yasiyor. Ormanlik arazide de münzevi kesisler yasiyormus. Sadece dini günlerde törenlere katilmak amaçli insan içine çikarlarmis.

Mağaradan kilise



Mağara kilisenin papazi bize kutsal dolabi açip içindeki kutsal kitabi ve diger kutsal objeleri gösterirken.


Magara kilisedeki diger bir rahip...

Daha önceki yazilarimda da bahsetmistim. Etiyopya Unesco'nun Dünya Miraslari Listesi'nde birçok sehriyle, birçok tarihi eseriyle en çok yer alan ülke. Bunlardan bir tanesi de Lalibela.

Lalibela'da gezdigimiz kiliseler;

Beta Medhane Alem - Dünyanin kurtaricisinin evi



Kilisedeki rahipler...




Beta Medhane Alem Kilisesi'ne gittigimizde ayin vardi. Ayin bitene kadar disarida dolastik ve fotograf çektik. Yukaridaki fotograf ayinden dagilan cemaat...

Beta Maryam - Meryem Ana'nin evi

Beta Maskal - Haç evi
Beta Debre Sina -Sina Dagi'nin evi

Beta Golgotha - Golgotha'nin evi

Beta Emmanuel - Emmanuel'in evi

Beta Merkorios ve Beta Gabriel-Raphael Tepesi Yunan haç seklinde olan, "Beta Giorgis - Aziz George'un evi" 12 metre yeralti kazilarak insa edilmis.




Kesislerin öldükten sonra iskeletlerinin saklandigi bölüm...

Rehberimizden bizi Lalibela'nin köylerinden birine götürmesini istedik.

Köyün erkekleri tarlada hasat yaptiklari ürünleri havaya savurup sapla bugdayi ayiriyorlardi.

Onlarla selamlasip, fotograf çektikten sonra su tasiyan iki genç kizin pesine takilip köyün yolunu tuttuk.



Pesmimize takilan köyün çocuklari arkamizdan "hello, money" diye bagiriyorlardi. Onlar da paranin tadini almislar bu küçük yasta anlasilan...




Köyde bir izzet, bir ikram. Hanimlar pek memnun oldular evlerine bir beyaz konuk oldu diye. Onlarin inanisina göre evlerine beyaz insanin gelmesi beraberinde bereket, bolluk ve mutluluk da getirirmis. Umarim öyle olur.
Su tasiyan geç kizlardan birinin evine konuk olduk.
Cocuklar saskin gözlerle evlerine konuk olan beyaz insanlara bakmaktalar...
Bu sefer ortaya sini içinde ekmek çikti, tabi yaninda kendi üretimleri birayla servis edilmek üzere. Bardak yikanmis midir? Benden önce kaç kisi içmistir? Üretim kosullari nicedir? Bu tür sorulari aklimdan bertaraf edip bu sefer büyücek bir yudum aldim biradan. Genç kiz lise birde okuyormus. Az buçuk Ingilice'si vardi, anlasmaya çalistik. Bize kiz kardesiyle kaldigi minik kulübesini, okuldaki kitaplarini, vs gösterdi.


Benim telefonumu istedi ve beni arayacagini söyledi. Ben de telefonumu ve e-mailimi verdim. Cektigim fotograflardan onlara gönderecegime söz verip, adresini almayi ihmal etmedim. Evet, tabi ki gönderdim fotograflardan. Tam Noel zamaniydi. Gerçi Etiyopyalilar Julien takvimini kullandiklarindan yeni yilli 11 Eylül, Noeli de 7 Ocak'ta kutluyorlar. Eline geçmistir umarim. Köyün en yasli teyzesini su içerken çekmistim. O fotografi da gönderdim ve gönderirken bizim için hayatimizda bir foto az bir foto fazla olmus hiçbir önemi yok, ama belki de bu o teyzenin hayatindaki ilk fotografi diye düsündüm.

Bizim için birçok sey önemini yitirmis durumda. Böyle yerleri gezerken oradaki insanlarin minik seylerle nasil mutlu olduklarini görmek insani kendine getiriyor.
Iyi de oluyor, zira arada hayata akort yapmak lazim.