30.9.09

Cimentière du Père-Lachaise / Père-Lachaise Mezarligi


Aman, bu da mumya müzesinden sonra simdi de mezarliklardan bahsediyor diye düsünebilirsiniz. Evet bahsediyorum, çünkü, bu mezarlik sizin bildiginiz o kasvetli, ürkütücü mezarliklardan degil. Kendinizi mezarlikta degil de adete açik hava müzesinde geziyormus gibi hissediyorsunuz orada. Mezarliklara girmeye çekinen ben, elimde mezarlik plani, bir mezardan ötekine heyecanla dolastim.

Le Père-Lachaise Paris'deki en büyük (yaklasik 44 hektar) ve dünyadaki en fazla ünlüyü bünyesinde barindiran ve bu nedenle de en ünlü mezarliklardan biri.

Mezarlik adini 14. Louis'in günah çikarttigi peder Père François de la Chaise'den aliyor. Peder la Chaise 14. Louis'in son günah çikartma seansinda "Evladim, senin günahlar çikart çikart bitecek gibi degil. En iyisi buralara bir daha hiç ugrama, onun yerine benim adima bir mezarlik insaa et." demis kuvvetle muhtemel.

1803 yilinda başlayan mezarlığın inşaatının mimarlığını fransiz Alexandre Théodore yapmis. Belki bir gün bilgi yarismasinda karsimiza çikar diye ekledim bu bilgiyi de. Mezarlik Paris'te ikamet edenler için insaa edilis olmasina ragmen, o zamanlarda Paris'in disinda kaldigi için pek kullanilmamis. 1817'de mezarligi popüler hale getirmek için Paris Belediyesi Molière, Jean de La Fontaine gibi ünlü isimlerin mezarlarini buraya tasimis. Günümüzde 70.000 mezari bünyesinde barindiran Père-Lachaise senede iki milyon üzerinde ziyaretçi agirliyor.
Yves Montand, Frédéric Chopin, Simone Signoret, Honoré de Balsac, Oscar Wilde, Edith Piaf, Jean de la Fontaine, Molière, Maria Calas, Camille Pissaro, Eugène Delacroix, Jim Morrison, Vincenzo Bellini, Georges Bizet, Alexander Théodore ve bir dönem Paris valiligi yapan, Paris için çok önemli bir isim Georges Haussmann ile nice ünlülerin mezari Pére-Lachaise'de.
Fréderic Chopin

Honoré de Balsac
Oscar Wilde

Bizden de Ahmet Kaya ve Yilmaz Güney Père-Lachaise'de dinlenenler arasinda.

Ahmet Kaya

Yilmaz Güney

Père Lachaise Paris'de 20. bölge, Boulvard Ménilmontant'da. Metro, hat 2, Philippe Auguste yönünde giderken Père-Lachaise istasyonunda inmelisiniz.
_

Père-Lachaise Mezarligi'nda mezarligi olmayip da orada yakilanlar anisina duvara isimleri yazilmis.
Paris'e gitmeden Père-Lachaise Mezarligi'ni gezmek isterseniz iste tam buraya tiklayiniz.

29.9.09

Musée Grévin

Madem ki Fransa ile ilgili yazmaya basladim, elim deymisken bari devam edeyim.

Bundan önceki Paris seyahatlerimden birinde yolum Musée Grévin'a düsmüstü. Musée Grévin Londra'daki Madame Tussauds Müzesi'nin Paris subesi adeta.


19.yy sonunda, günlük gazete Le Gaulois'in kurucusu, gazeteci Arthur Meyer, güncel basinda yer alan kisilerin fotograflarina gazetesinin ilk sayfasinda yer vermek istemis. Ancak o dönemde basinda fotograf kullanilmasina izin verilmiyormus. O da gazete okurlarinin ünlü kisileri üç boyutlu olarak görecekleri bir mekan yaratarak Musée Grévin'i hayata geçirmis. Sanirim diger ülkelerdeki bu tip müzelere de öncülük etmis Arthur Meyer Paris'de açtigi müzesiyle.

Arthur Meyer bu orijinal projesini hayat geçirmek için karikatürist, heykeltras ve tiyatro kostüm dizayniri Alfred Grévin ile baglantiya geçmis. 5 Haziran 1882'de (hem de benim dogum günümde) kapilarini halka açan Musée Grévin aniden parlayarak, yüksek bir basari elde etmis.

Musée Grévin kurulusunun üzerinden yillar, yy.lar geçse de popularitesinden hiçbir sey kaybetmeden ziyaretçilerini dünyanin dört bir yanindan ünlülerin 3boyutlu balmumu heykelleriyle tanistirmaya devam ediyor.

Siz de "Bu ünlülerle nerede, nasil tanisacagim? Hatta bir çogu da mevta olmus." diyorsaniz eger, eh o zaman Musée Grévin'a gidebilir ve onlarla birer de hatira fotografi çektirebilirsiniz. Paris'deki diger müzelere göre biraz fiyatliydi giris ücreti. Yanlis hatirlamiyorsam 17 Euro'cuk kadardi. Gidip gitmemeye siz karar verin artik.

Ben kimlerle mi tanistim? Durun bakalim, hele bir fotograf albümümü karistirayim. Bakalim kimler çikacak karsimiza?

Napolyon Bonaparte

Elton John

Arnold Schwarzenegger

Bir dönem liderlerimiz...

Ernest Hemingway -Serge Gainsbourg

Salvador Dali

Pablo Picasso

Auguste Rodin

Jean Reno

Luciano Pavarotti

Victor Hugo'nun eseri Notre Dame'ın Kamburu'ndan bir sahne - Esmeralda

Naomi Chambell

Lisa Minelli

Brigitte Bardot-dün 75'inci yasini kutladi bu arada...

Marlyn Monroe

Albert Enstein

Michael Jackson
Ray Charles


Fransiz Ihtilali

25.9.09

Château de Fontainebleau / Fontainebleau Satosu


Hayir, saka yapmadim... Gerçekten iki gündür Paris'in 55 km güneyinde, Fontainebleau sehrindeyim.

Burasi nasil mi?
Burasi, Fontainebleau'nun yemyesil ormanlari, Magriplilerin, Afrikalilarin, Cinlilerin henüz kesfedemedigi, neredeyse %100 gerçek Fransizlardan olusan sakin sehir yasami ve Fransiz kraliyet ailesinden miras, en büyük satolardan biri olan Fontainebleau Satosu ile tek kelimeyle HARIKA.
_
_
_

Bana bundan sonraki tablolarimda ne kadar ilham kaynagi olacak bu güzellikler, bekleyelim görelim.
Fontainebleau Paris'den trenle sadece 35 dakika uzaklikta. Paris'in kesmekesinden uzak, aman çantami birisi kapar mi acaba diye düsünmeden özgürce yollarinda yürüyebileceginiz, parklarinda gezip, fotograflar çekebileceginiz tipik, minik bir Fransiz sehri Fontainebleau.
_
_
_


Kral Louis VII döneminde satonun ilk binalari insa edilmis. Zaman içinde her kral bazi ilaveler yapmis ve asil François I zamaninda mimar Gilles de Breton'in da maharetiyle son halini almis sato. Kral fikirlerini almak için o dönemde Sebastino Serlio ve Leonardo da Vinci'yi de satoya davet etmis. 16.yy'da, François I döneminde sato bir kaç avlu etrafinda kurulmus. Fontainebleau sehri de zaman içinde satonun ve kraliyet ailesinin avlanma alani olan Fontainebleau Ormani'nin etrafinda konuslanmis.
Fontainebleau'nun bir çok Fransiz krali için degisik önemi var.
Mesela, Kral Louis XIV'un en büyük zevki Fontainebleau etrafindaki ormanda avlanmakmis.

Napoleon Bonaparte ise tahtindan feragat bildirgesini 1814 yilinda bu satoda imzalamis.

Fransa'nin Rönesans Dönemi'yle tanismasi da ilk Fontainebleau'da gerçeklesmis.

18.yy, Fransiz Ihtilali döneminde orijinal mobilyalardan çogu satilmis da olsa Fransa'da aslina uygun, möbleli olarak korunmus, en sasaali satolardan biri Fontainebleau. Orijinal mobilyalariyla müzelestirilmis Dolmabahçe Sarayi ile karsilastirinca Fransiz Ihtilali sirasinda yagmalanmis Versailles Sarayi beni hayal kirikligina ugratmisti.

1530'lardan itibaren Paris yakınlarındaki Fontainebleau Şatosu'nun dekorasyonuyla görevlendirilen Italyan sanatçı grubu satonun duvar ve tavanlarini Maniyerizm süslemeleriyle bezemisler. O gün bugündür de satonun bir kismi Fontainebleau Sanat Okulu'na sanat, mimarlik ve müzik konularinda egitim vermesi amaciyla tahsis edilmis.
Sato içindeki 16.000 kitapli kütüphane...

Fontainebleau Sato'sunda Napoleon Bonaparte'in tahtını, Joséphine ile paylastigi yatağını, hatta yatagina çikmaya boyu yetismedigi için iki basamakli merdivenini, tahttan feragat bildirisini yazdığı ve imzaladığı masasını, şapkasını, kılıcını, tıraş takımını, banyo küvetini ve diger özel esyalarini gördüm. Bir dönem tarih yazilmis bu satoda yüzyillar sonra dolasmak, bir dönem kraliyet ailesi mensuplarinin nefes aldigi ortamda bulunmak, onlarin kullandigi esyalari görmek, avlandiklari ormanlik alanda yürüyüs yapmak harika bir duyguydu.

Napolyon'un iki basamakla çiktigi minik yatagi...
Napolyon'un kendi gibi minik tahti...

Yine geçmise hizli bir geçis yapip geri geldim, artik buralardayim, söz...

24.9.09

Renoir au XXe Siècle / 20. yy'da Renoir


"Renoir au XXe Siècle/20. yy'da Renoir" sergisi 23 Eylül 2009 tarihinde Paris, Grand Palais'de sanat severlere kapilarini açti. Eger yolunuz oralara düserse, Ocak 2010'a kadar açik kalacak sergiye mutlaka ugrayin, kaçirmayin.

Dün kapi açilir açilmaz içeri dalanlardan biri de bendim.

Sergi tek kelimeyle MUHTESEM.

Renoir'a oldum olasi hep ayri bir hayranligim vardi, ancak sergiden sonra bu hayranligim katlandi.

Neler mi ögrendim?
Renoir'in Picasso ve Matisse'in sanat yasamini hayli etkiledigini.

Picasso'nin bazi eserlerinde çocuklarini resmetmesinin nedeninin megerse Renoir'i örnek almasi oldugunu.

Picasso'nun o ünlü palyaço resmini yaparken de Renoir'in bir tablosundan esinlendigini.

Cizimler Renoir'dan, heykellestirme kismi Maillol'dan olmak üzere bir dönem mitolojik heykellere de Renoir'in imza attigini.

Hayat hikayesine gelince;
Renoir, sanat hayatının daha ilk yıllarında Manet’nin üslubunu beğenmiş. Bunu, Courbet’nin tarzı ve Delacroix’nın renk dünyası ile birleştirmiş. Ne var ki hiçbir sanatçıya ve üsluba körü körüne bağlanmamış. Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmis. 1862’de Emile Signol ve Akşam adlı tablosuyla tanınan İsviçreli ressam Charles Gleyre’in atölyesinde egitimine devam etmis.

1863 ilkbaharında atölyeden ayrilmis ve Fontainebleau Ormani'nda açık hava resimleri yapmak üzere geleceğin Empresyonistleri /Izlenimcileri olan arkadaşlarının pesine takılmıs.

Izlenimciler dönemi boyunca (1872-1882) Renoir; Monet, Berthe Morisot, Sisley gibi bir bahçe içerisine yerleştirdiği gerek nü’ler, gerekse portreler ve gruplarda ışık etkilerinin şiirsellikle canlandırılması üzerinde çalışmıs.

İtalya'ya yolculugu sirasinda büyük İtalyan yağlı boya ustalarını keşfetmesi onu İzlenimcilerden uzaklaştırmıs. Bu ustalar içinde Renoir'i en fazla Raphaël etkilemis.

“Hala müzedeki büyük ustaların resimlerini incelemenin çok yararlı olacağı düşüncesi” onu geçmisi ve klasik olani reddeden Izlenimcilerden ayirmis. Zamanla "Klasiğin dışında hiçbir şey yoktur" vargısına vararak, ne denli usta olursa olsun bir sanatçının her zaman öğrenebileceği yeni pek çok şey olduğuna inanmaya baslamis.

1880'lerde Renoir'in İzlenimciliğin hafif renklerinden git gide uzaklaşıp, mitolojik temalara yönelmis.
1900 yıllarına doğru Renoir hareket etmesini engelleyen ağır bir romatizma geçirmis. Tedavi olmak amacıyla Fransa’nın güneyine, Cagnes'e yerlesmis. Fakat bir gün Les Collettes Parkı’nda sanirim son tablosunu boyarken soğuk almıs. Sağlık durumu iyice kötüleşen Renoir 3 Aralik 1919’da, 78 yasinda hayata gözlerini yummus.

_

_

_

Sergide fotograf çekilmesine izin verilmediginden internetten aldigim bir kaç fotografi yazima ekledim.


Bu fotoyu ben çektim ama...

Büyük bir ayip: Özenle hazirlanmis sergi katalogundan çikista bir adet aldim. Önümdeki Amerikali çift de almak istedi ancak katalog sadece fransizca olarak basilmis :-). Su fransizlar dünyayi halen Fransa'dan ibaret saniyorlar galiba :-).

Hatirlatmadi demeyin: 10 Ekim 2009-25 Ocak 2010 tarihleri arasinda, Grand Palais'de diger bir sergi "De Byzance à Istanbul/Bizans'dan Istanbul'a" basliyor. 1 Temmuz'da Fransa'nin büyük sehirlerinde baslayan Türkiye'yi kültürel açidan tanitmayi hedefleyen
"La saison de la Turquie" programi kapsaminda olsa gerek "Bizans'dan Istanbul'a" sergisi. Mart 2010'a kadar sürecek olan "La saison de la Turquie" kapsaminda, Paris'de "La maison européenne de la photo/ Avrupa fotograf evi"nde Ara Güler'in "Lost Istanbul, annéees 50-60/50 ve 60'li yillarda kaybolan Istanbul" sergisi görülmeye deger. Kaybolan degerlerimizi görmek ne kadar içimizi acitsa da Ara Güler'in sergisi de kaçirilmiyacaklar arasinda.

_

Bu yazimi Renoir'a bir dönem ilham veren, Paris'in güneyi Fontainebleau'dan yaziyorum. Bakarsiniz bana da ilham kaynagi olur düsüncesiyle olsa gerek, bir de gözümü açtim buradayim :-).