23.3.10

Istanbul üstü La Plagne


_

_

_

Yaklasik bir ay önce düstüm yine yollara. "Ha, daha yeni gelmistin Omo Vadisi'nden, ayaginin tozuyla nerelere gittin yine? Hatta gezdin, gördün de halen yazmadin bile hatiralarini." diyorsunuz hakli olarak. Eh, benim hayatim da böyle iste kah yollarda, kah gurbette hobilerimle ugras verirken, kah ailem, arkadaslarimla hasret giderirken hizla akip gidiyor. Hayir hiç de sikayetçi degilim bu durumdan. Tek sikayetim 24 saatin bana yetmemesi. Var mi günü uzatmanin bir yolu? Evet biliyorum daha planli programli olmak, belki daha az uyumak vs, vs. Neyse ben konuma döneyim. Bir ay önce Istanbul'a 18 günlügüne nail oldum. Aile, es, dost, gezme, alis veris derken bir baktim ki 18 gün -puf- uçup gitmis ve ben Paris'e dogru yol aliyorum. Yves ile bulusmamiz ve bir gece Paris'de konaklamamiz akabindeki sabah Yves'in ağabeyi ve esini de gruba dahil ederek Fransa'nin güney dogusuna, Alp Daglari'na dogru geleneksel kayak tatilimizi gerçeklestirmek adina yola koyulduk. Birkaç yildir Les Arcs kayak merkezine gidiyorduk. Bu yil degisiklik yapip, methini de bir kayak tatilimiz boyunca hayli duydugumuz Les Arcs'in komsu kayak köyü La Plagne'a gitmeye karar verdik bu sefer. Bir tatil boyunca el üstünde tutulmus, zavalli Saint François Longchamps'imiz ile sürekli karsilastirilmis La Plagne'i hayli merak eder olmustuk. Hakki'ya hakkini verelim. La Plagne güzel bir kayak köyü. Hatta kayagi, ya da snowboard'u söyle böyle ancak kiviranlar için bol bol mavi pistler mevcut, ancak kirmizi ve hatta siyah pistlerin sayisi mavi pistlere göre hayli sinirli. Eh hele bir de snowboard yapip da teleski kullanma becerisine vakif degilseniz La Plagne iste tam size göredir o zaman. La Plagne adeta telecabin, telesiege cenneti teleski özürlüler için.(kih,kih) Kisaca demek istedigim sudur ki; La Plagne lay lay lom kayak yapanlar için, iki kayalim, ardindan iki de tek atalim güzelleselim diyenler için, hatta artik kaymayalim çok kaydik ögleden sonrayi da havuzda geçirelim diyenler için adeta cennetmis :-). Neyse saka bir yana sezonun en günesli ve ayni zamanda da harika kar kaliteli haftasi bize denk gelmis, megerse. Her zamanki gibi sabahin 9:30'unda piknik havalemiz sirt çantalarimizda yola koyulup aksamin 17:30'una kadar dep dep debe debep dep dep diyerek pistleri deptik. Evet, sadece 1 saatçik pinik molasi verdik. Ha, arada sicak kirmizi saraba da hayir diyemedigimiz çok oldu. Az önce de bahsettigim gibi mavi pistlerin bollugu ve kirmizi ve siyah pistlerin azligi biraz bizi zorladi diyebilirim. Aslinda benim siyah pistlerle isim olmaz, ben kirmizi pistciyimdir. Eh, biz de bütün kirmizi pistleri sirasiyla dolastik. Ah, ah, bizim muzipler yüzünden pist disinda kayak yapmak zorunda kalmalar, hatta bir seferinde Yves'in haydi bir kere daha kayalim teklifine kanip, pesine takilip telecabin, telesiege, etc hepsinin kapanmasi sonucunda kaldigimiz köye ellerimizde kayaklar, snowboardlar otobüsle -otobüsün içinde kikir kikir- dönmemiz. Kayagin yorgunluk acisini ardindan havuzda çikartmamiz. Bunlarin hepsi güzel anilar olarak (+) hanemize yazilanlar. 6 gün boyunca GPS ile yaptigimiz ölçümlerden kisi basi yaklasik Istanbul'dan Ankara'ya gitmisiz meger kayaklarimizla :). Hiç fena degil, degil mi? Seneye niyet yine Alplerde baska bir köyü incelemeye almak, bakalim kismet hangisine...

_
_

_
_
_
_

8.3.10

Bizim oralardan bir fıkra

Bir süredir yine seferiyim, dolayısıyla uzun zamandır yazamadım.

Bizim oralardan bir fıkrayı bari sizlerle paylaşayım.

Yeni yazıma kadar hoşça kalın...

"Adamın biri Afrika'da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek, bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu farketmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyormuş. Şimdi başım dertte diye düşünmüş minik köpek.

Etrafina bakmış, yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yöne dönerek kemikleri yemeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş:

'Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mıdır ki?' diye sormuş.
Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanmış. 'Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım' diye düşünmüş leopar. Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak leopardan kurtulacağını düşünmüş. Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış. Leopar köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna 'Atla sırtıma gidip şunu yakalayalım' demiş.

Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte yaklaştığını fark etmiş.

'Şimdi ne yapacağım' diye düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri yemeğe devam etmiş.

Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş;

Bu aptal maymunda nerede kaldı ? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hala haber yok."


Kıssadan Hisse:

Diplomasi, böyle bir şey işte...

Yapabiliyorsan; hizli düşün, sakin ol, güçlü görün, düşmanını kendi silahi ile yen...