2012 senesi yazından bahsediyordum, araya bir sürü konu ve zaman girince elim de gitmedi bu arada klavyeye. Neyse, hazır bilgisayarın başına oturmuşken 2013 yazı gelmeden ben en iyisi tamamlayayım şu başladığım yazımı.
Evet, büyük üzüntüyla başlayan yaz tatilimizin ilk yarısı Fransa, Dinard'daki evimizde havayı kollayarak, geri kalan yarısı ise Çeşme Alaçatı'da ablamlarda ve annemlerde geçti.
Fransızların her gün neden hava durumunu mutlaka dinlediklerini ve o günlük hava tahminiyle ilgili konuştuklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Eh, yaz vakti güneş görmeyip, yağışlı havadan ötürü eve tıkılıp kalınca hatta üşüyüp şömineyi yakınca konuşmayıp da ne yapsınlar. Türkiye 40 dereceyle yanarken biz Fransa'da 15 dereceyle titriyorduk. Biz Dinard'dayken Etiyopya'dan eşyalarınınz Cibuti limana vardı, işlemlerin başlayabilmesi için Addis Ababa'ya gelip pasaportumuzun aslını ibraz etmemiz gerektiğinden Fransa'nın o berbat havasını bırakıp Etiyopya'ya doğru yola çıktık. Addis Ababa Fransız Konsolosluğu'nda pasaport kopyalarının aslı gibidir tastikli kopyasını hazırlatıp bırakmayı teklif etmiştik aracı nakliye firmasına ancak gümrüktekiler bu teklifimizi kabul etmediler. Durum böyle olunca sadece Etiyopya gümrük görevlisine pasaportumuzu 1 dakikalığına göstermek uğruna Paris-Addis-Paris 3 günlük yolculuğumuza çıktık. Etiyopyalılar nevi şahsına münhasır insanlar. Birkaç deneyimden sonra sinirlenmemeyi öğreniyorsunuz, başka çare de yok zaten eğer burada kendinize bir yaşam kuruyorsanız sinirlerinizin sağlığı açısından.
3 günlük bu abuk seyahatin sonunda tekrar Dinard'a döndüğümüzde havalar ısınmaya başlamıştı. Nairobi'de bir dönem kapı komşumuz Selma,eşi Marc, Marc'ın kızkardeşi ve Selma'nın iki kuzeni Fransa'daki bu yazın en sıcak gününde bizi ziyarete geldiler. Bahçede BBQ akabinde Dinard sahilde yürüyüşe çıktık. Dinard sahiline ve St. Malo'nun uzaktan silüetine bayıldılar. 1 hafta boyunca Brötanya Bölgesi'nde Cap Frehel'de kalacaklarından St. Malo, Mont St. Michel, Cancale ve Dinan'ı gezmek için yeterli zamanları vardı.
Ertesi gün kaç senedir planlayıp da yapamadığımız Fransa'nın Normandiya kıyılarına cephe İngiltere'nin adası Jersey'e günü birliğine gittik. Sabah erkenden motosikletimize atlayıp Dinard'a 10 km uzaklıktaki St. Malo'dan kalkan feribota bindik. Ada turumuza mükellef bir İngiliz kahvaltısıyla başladık. Motosikletle püfür püfür yol alırken günün sıcaklığı bana mısın demedi. Jersey Adası ile ilgili izlenimlerimi başka bir yazıya bırakayım.
Yine güneşli gördüğümüz bir günü değerlendirmek için deniz motorunu Rance Nehri'ne indirip çocuklarla su kayağı yaptık. Evde olduğumuz zamanlarda bahçe düzenlemesiyle uğraştık. Gülleri, sümbülleri budadık, ayrık otlarını ayıklayıp çimleri kestik. Bahçeyle uğraşmayı çok seviyorum, insanı bedenen yorsa da ruhen dinlendiriyor.
Tatilimizin ikinci yarısında yine Etiyopya'dan eşyalarınız Addis Ababa gümrüğe ulaştı, acilen gelin diye bilgi çıkınca Yves Addis'e ben Alaçatı'ya doğru yola çıktık. Yves bürokratik işlemleri halledip ancak 1 hafta sonunda bize katılabildi. Alaçatı ailemle haşır neşir süper geçti. Bol bol hasret giderdik. Annem ve ablamla Çeşme civarında değişik koylarda denize girdik. Yves Alaçatı'ya gelir gelmez yarım kalan kitesuf eğitimine devam etti. Kitesurf yerine ben ailemle olmayı yeğledim. Ablamla Alaçatı'nın halen o eski havasını koruyan sokaklarında foto-safariye çıktık. Çok eğlendik çekimlerimiz sırasında. Ben benim metruk, içi diz boyu ot bürümüş evime girip fotoğraflarını çektim olur da bir gün restore edebilirsem "before" & "after" yapmak amacıyla.
Her güzel şeyin sonu olduğu gibi Alaçatı tatilimizin de sonu geldi ve Addis Ababa'nın yolunu tuttuk Yves ile. ilk üç gün Addis Hilton'da konakladık. Bu arada depoda bizi bekleyen eşyalar yeni kiraladığımız evimize teslim edildi. Evin az buçuk yaşanabilir kıvama geldiğine kanaat getirip üçüncü günün sonunda evimizde kalmaya başladık. Eşya tesliminden bir ay sonra koyduğumuz hedefleri tamamlayıp evimize tamamen yerleşmiştik. Aferin bize!
Addis Ababa'dan Sevgiler..