31.12.09

2010`a Merhaba

2009'a ELVEDA, 2010'a MERHABA!!

Düşsüz büyük şeyler yapılamaz.

2010 yılında tüm düşlerinizin gerçekleşmesi dileğiyle..

Hoşgeldin Yeni Yıl...

16.12.09

Masai Köyü - Amboseli Park

-
-
-
_
--
180 kisilik 6 ailenin barindigi, Amboseli Park sinirlari içindeki Masai Köyü'ndeyiz. Köy Afrika'nin en yüksek dagi Klimanjaro'nun Kenya sinirindaki eteklerinde konuslanmis. Kisacasi Masai Köyü'nün Kilimanjaro'ya karsi o muhtesem manzarasina, hele hele havanin bulutsuz oldugu günlerde adeta diyecek yok. Kenya'da favori parklarimizdan biri olan Ambolseli'ye bu üçüncü gidisimiz. Deneyimle sabit Kilimanjaro mah cemalini sadece sabahlari 10.00'a, hadi bilemediniz 11.00'e kadar gösteriyor. Öglene dogru dagin arkasindan gelen bulutlar adeta Klimanjaro'yu kucaklayip, sarmaliyor. Ögleden sonra Kili'nin o erimeye yüz tutmus karli zirvesini görebilene askolsun. Amboseli'ye ilk ziyaretimiz geçen senenin son günüydü. 2009'a merhaba dedigimiz ilk günde Masai Köyü'nü de ziyaret etmistik. Üzerinden neredeyse bir yil geçmesine ragmen bizi tanidilar. Iyi bir pazarliktan sonra 3 kisi köyü gezme bedeli olarak 3.000 KES'e (yaklasik 60 TL) anlastik ve rehberimiz Joel esliginde köyde dolasmaya basladik. Muzungularin (beyaz adam) geldigini gören köy halki köyün ortasindaki hayvan barinagi olarak kullanilan avluda toplandi ve biteviye sarkilarini söyleyip, hatta bize hiç de yabanci olamayan Güney Dogu Anadolu'nun zilgitlarini animsatan nameleri esliginde ziplamaya basladilar. Ayaklarindaki araba tekerleginden yaptiklari sandaletlerinin mahareti mi, yoksa ince uzun fiziklerinin onlara sagladigi avantajla mi bilmem önce erkekler, ardindan kadinlar tazi gibi ziplamaya basladilar. Ardindan hanimlar beni de aralarina aldilar ve hep beraber ziplamaya basladik.
-
Bu gösterinin ardindan Joel anlatmaya basladi. Köy kulübeleri bir avlunun etrafina küçük dal parçalari, çalilar, sigir diskisi ve sigir idrarinin güneste kurutulmasi ile elde edilen harçlarla hanimlar tarafindan insa ediliyor. Avlu etrafinda kurulma nedeni köyü daha korunakli bir hale getirmek. Avlunun sahipleri ise büyükbas hayvanlar. Geçen sene 1.000'in üzerinde inekleri varken bu sene yasanan vahim kuraklik nedeniyle bütün hayvanlar hayatini kaybetmis. Hayvanlarin 1 tanesinin fiyatinin 12.000 KES (yaklasik 250 TL) oldugu düsünülürse hayli büyük bir servet kaybetmis köy sakinleri.
-
-
-
-
-
Ataerkil olan Masai toplumunda yasli erkeklerin sözü geçiyor. Toplumsal yasantiyi genelde sözlü yasalar belirliyor. Resmi bir cezalandirma sistemi yok, genelde anlasmazliklar büyükbas hayvan verilerek çözülüyor. Ancak, bu sene yasanan kurakliktan sonra ellerinde büyükbas hayvanlari kalmayan Masailer maalesef sorunlarini da çözemiyorlar bu durumda.

Yüksek bebek ölüm orani nedeniyle Masailerde bebek 3 aylik olana kadar tam olarak adamdan sayilmiyor. Bir Masai'nin yasaminin sona ermesi durumunda tören yapilmiyor. Cesedin topraga zarar verecegi düsüncesiyle topraga verme islemi sadece büyük sefler için yapiliyor. Genellikle ceset köyün disinda lescillere terk ediliyor. Ay, ne feci bir durum.

Kenya'da 42 kabile var. Bunlardan popülasyon olarak 20'li sirada yer alan Masai Kabilesi tüm dünyada en fazla ün salmisi. Nedeni ise geleneklerini günümüze kadar en iyi koruyan kabile olmasi.

Günümüzde Tanzanya ve Kenya'da yasayan Masailerin toplam nüfusunun yaklasik 900.000 oldugu tahmin edilmekte. Her iki ülkede de uzak köylerde yasamalari ve yari göçebe hayat stilleri nedeniyle nüfuslari hakkinda tam bir tahmin yapilamiyor.

Yari göçebe ve savasçi bir kabile olan Masaileri bir görüste ayirt etmek o kadar kolay ki. Nasil mi? Aynen söyle.
Cesaretlerinin simgesi olan kirmizi renkli, ekoseli bir kumasa bürünüyorlar. Masai halki çok ince ve uzun bir irk oldugundan uzaktan bakildiklarinda kirmizi kumasa sarili degnek görüntüsü arz ediyorlar. Hepsinin ayaginda araba lastiginden yapilma sandaletler ve erkeklerin ellerinde güvenlik amaçli kullandiklari, güçlerinin de simgesi olan asavari sopalari.
Masailer için taki çok önemli. Takilarin rengine ve sekline göre kadinlarin evli mi bekar mi olduklari anlasiliyor. Rengarenk boncuklari hayvan derisi üstüne isleyerek yapiyorlar takilarini. Bu arada ilginçtir her iki canli rengin arasina bir mavi renk sokusturuveriyorlar. Mavi olmadan diger renkler asla kullanilamiyor. Neden mi? Ay sormayi unuttum. Diger sefere artik.
Masai Kabilesi'ndeki herkesin kulak memeleri delik diyemeyecegim, adeta yirtik. Agaçtan yaptiklari takozlari kulak memelerindeki delige yerlestirerek ve gittikçe daha iri boy takoz kullanarak iyice büyütüyorlar. Ardindan gelsin rengarenk küpeler ve gelsin Masaivari güzellik. Ay, ben de mi yapsam ne?
Masai kadinlari yuvarlak sekilli bir demiri iyice kizdirarak 3 yasina gelen çocuklarinin yüzünü dagliyorlar. Yüzlerindeki o yuvarlak kizgin demir izi onlarin Masai Kabilesi'ne mensub olduklarinin adeta bir belgesi. Neden vücutlarinda baska bir yeri, mesela yüzlerini degilde kollarini, bacaklarini daglamadiklarini sordugumda Joel'e "Olur mu hiç, herkes tarafindan görünmesi lazim o izin. Onun için yüzümüzü dagliyoruz." dedi. Ben de "Aferin, bu kafada devam edin." diyemedim tabi ki.

Masai halkinin çogu Hristiyanligi kabul etmis. Erkek, kiz tüm çocuklar bulug çagina girmeden sünnet ettiriliyor. Erkek çocuklari sünnet edilmeden iki gün önce saçlari kaziniyor. Eski dönemlerde erkek çocuklari sünnet ettirilmeden önce büyüdüklerini kanitlamak için aslan avina çikmalari ve geriye avladiklari aslanla dönmeleri gerekiyordu. Aslan popülasyonunun tehlike altinda olmasi dolayisiyla Dogu Afrika'daki ülkeler aslan avini nihayet yasakladilar. Günümüzde erkeklige adim atmak üzere olan bir grup çocugun illegal yollarla ava çikarak sadece bir arslan avlayarak döndükleri söylenmekte. Erkek çocuklari kabilenin hayvanlarindan sorumluyken, kiz çocuklari da ev isleriyle ilgileniyorlar, evde annelerine yardim ediyorlar. Hepsinin ortak dili Swahili, çogunlugu Ingilizce konusuyor.
Masailer et, misir, süt ve seyrek de olsa sigir kaniyla besleniyorlar. Erkeklerle kadinlar ayri yerlerde yiyorlar. Erkelere etin en güzel kismi sunuluyor, arda kalanlarla kadinlar ve çocuklar besleniyor.

Masai kulübeleri biri ebeveyn odasi, digeri mutfakla çocuklarin yataginin bulundugu oda olmak üzere iki kisimdan olusuyor. Kaç çocuk varsa önemli degil, hepsi ayni yatakta, yüzülmüs hayvan derisinin üzerinde uyuyorlar. Elektrik yok, su yok. Cok uzaklardan bidonlarla su tasima görevi kadinlarin.

Masai Kabilesi'ne mensub olmak zor anlasilan.

Neyse biz o günkü turumuza dönelim. Avludaki benim de eslik ettigim ziplama dansi akabinde köyün ilk okul öncesi çocuklarinin egitildigi minik okul binasina geliyoruz. Cocuklarin civil civil sesleri binanin disina tasiyor. Joel ile birlikte içeri giriyoruz. Meger Joel hükümetin atadigi ögretmenlerden biriymis. O gün baska bir ögretmen görevli. Joel sorular sormaya basliyor çocuklara. Hepsinin eller havada, adeta cevap verebilmek için yaris yapiyorlar. Carpma, bölme, toplama sorularina öyle de güzel cevap veriyorlar ki agzimiz açik kaliyor. Joel onlara ingilizce haftanin günleri, bir sene kaç aydir gibi sorular da soruyor. Yine parmaklar havada. Cok ama çok sekerler. Hepsinin gözlerinden adeta akil fiskiriyor.

Okul ziyaretimiz akabinde ilkel yöntemlerle nasil ates yaktiklarini gösteriyorlar. Ardindan geçen sene de ziyaret ettigimiz Joel'in evine kisa süreli konuk oluyoruz. Joel ve esinin minik ogullari büyüdügü için anne ve çocuk evde yoklar. Geçen sene eve girdigimizde isik ta olmadigindan evin haniminin kucaginda bebegiyle oturdugunu uzun bir süre, hatta ta ki ben flasla fotograf çekene kadar fark edememistik. Evden disari çikiyoruz. Her evin önünde bir, iki yüzleri henüz damgalanmis çocuklar, gözlerinin etrafinda kara sinekler adeta larvalarini birakabilmek için yaris halindeler. Cocuklar sineklerine hiç de kis demiyorlar, hallerinden memnunlar.

Gezimizin ticari ve son kismina geçiyoruz. Okuldan çikar çikmaz Kilimanjaro'ya nazir kurulmus Masai el isi tezgahlarinda buluyoruz kendimizi. Ben geçen sefer almistim, pek ilgilenmiyorum açikçasi.

Joel ve diger kabile mensublariyla vedalasip, bir daha gelisimizde minik ögrencilere defter, kalem, cetvel, vs getirecegimize dair sör verip Nairobi'ye dogru yola koyuluyoruz.

14.12.09

Bebek fil evlat edinmeye ne dersiniz?





Biz heyecanla minik fillerin bakicilari gözetimindeki geçit törenini beklerken, Nairobi'deki "The David Sheldrick Wildlife Trust" fil yetimhanesi görevlisi Andrew minik fillerin hikayesini anlatmaya basladi: "1952 yilinda yasanan kuraklik neticesinde yetim kalan iki yasindaki Samson ile kaçak fildisi avcilarinin öksüz biraktigi Fatuma Kenya'nin ilk resmi yetim filleri. David Sheldrick'in Tsavo Ulusal Park'daki park görevlisi olarak çalistigi 30 yillik dönemde bu iki minik yetime gerek kuraklik, gerekse fildisi avcilarinin acimasiz katliamlari neticesinde digerleri de pesi sira eklendiler. Iki yas alti halen anne sütüne bagimli olan yetimlerin kendi baslarina hayatlarini idame ettirmelerine imkan yoktu. Ancak fillerin sütü yüksek yag ve protein oraniyla diger büyükbas hayvanlarin sütünden çok daha besleyiciydi. Dogumdan sonra iki sene anne sütüne bagli olan bebek filleri yapay yolla beslemek Tsavo'da büyük problem olmustu o dönemde. Bebek filler bir gün iyiyken, diger gün ölebiliyorlardi.

Dr. Daphne Sheldrick (David'in esi) 1974 yilinda nihayet deneme yanilma yöntemiyle besledigi fillerden birini 6 aya kadar yasatmayi basardi. Ancak, Daphne'nin ellerinden beslenmeye alismis olan minik fil Daphne kisa süreligine ülkesine dönünce baskasinin elinden beslenmeyi reddettigi için bir süre sonra can verdi. Esi David'in ölümünden sonra da Daphne çalismalarina devam etti. 1987 yilina gelene kadar bebek filleri yetistirme konusunda hayli yol katedilmisti.
Günümüzde David'in anisina Nairobi'de kurulmus olan "The David Sheldrick Wildlife Trust" öksüz filler yurdunda bebek filler David ile Daphne'nin kullanmis oldugu yöntemlerle bakilmakta. Kendi kendilerine yetecek kivama geldiklerinde de Tsavo Ulusal Park'a götürülüp bir süre daha oradaki yetimhanede tutulup, zamani geldiginde dogal ortamlarina salinmakta."
_
_

Biz hikayeyi dinlerken fillerin süt dolu devasa biberonlari yerlerini aliyor. Ardindan agaçlar arasindan bakicilariyla birlikte minik filler görüs alanimiza giriyor. Yaslari 2 ayla 2 sene arasindaki fillerin yetim kalis hikayeleri farkli farkli. Bacagini kirmis annesinin yanindan nöbet tutan bebek fil annesinin hayatini kaybetmesi üzerine buraya nakledilmis. Digerinin annesi fildisi avcilarina kurban gitmis. Bu katliami gören minik fil yasadigi travmayi uzun süre atlatamamis ve hatta uzun bir süre diger bebek fillerin arasina katilmayi reddetmis, bakicilarina güvenmemis. Nasil güvensin ki annesini öldürenler de bizlerden degil miydi? Digerinin annesi kuraklik yüzünden telef olmus. Kisacasi yetimhanedeki her bebek filin hazin bir hayat öyküsü var.
_
_
_
_
_


Filler bakicilarinin elinden beberonlarla beslendikten sonra ortadaki gölete girip serinlediler, çamurlara bulandilar. Bazilari çok oyuncu. Arkadaslarina tos atanlar mi, poposuyla iteleyenler mi istersiniz? O kadar sekerler ki, insan hiç ayrilmak istemiyor. Tam bir tanesini gözüme kestirmis, eve götürmek üzere planlar yapmaya baslamistim ki Andrew minik fillerin 50 Dolar'a evlat edinilebildigini söyleyerek imdadima yetisti. "Henüz bir çocuk evlat edinemedim, bari bir fili evlat edineyim." düsüncesiyle kendimi bir anda islemlerin yapilacagi masasinin önünde buluverdim. Evet, bir yilligina minik "Emily"'nin annesiyim artik. Istedigim zaman gidip onu görebilir, sevebilirim. Hani fil hafizasi var deniir ya bazilarimiz için. O kisiler asla unutmazlar, her detay gerektiginde kullanilmak üzere hafizaya kaydedilmistir. Fillerin hafizasi gerçekten insani saskina çeviriyor. Cok da kinci hayvanlar, asla unutmuyorlar, özellikle de koku hafizalari çok güçlü. Dün sevdigim fillerle sayet yillar sonra dogal ortamlarinda karsilasirsam kokumdan beni taniyip bana asla zarar vermezlermis.

Yaklasik 3 yildir ciddi kuraklik yasaniyor Kenya'da. Son aylarda kurakliga bagli olarak 150 fil Tsavo Ulusal Park'da hayatini kaybetti. (Sadece filler degil, mesela 600 gergedan Masai Nehri'nin su seviyesinin yeterli olmamasi nedeniyle telef oldu.) Halen illegal olarak aktif olan fildisi avcilarinin fil katliamina katkilarini tam olarak bilemiyorum. Bu gidisle nesli tükenmek üzere olan filleri torunlarimiz ancak kitaplarda görebilecekler. Fildisi avcilarina D U R, ekolojik dengeyi alt üst edenlere Y E T E R A R T I K diyorum ve bütçemizin bir kismini eglenceden kisip dogaya harcamaya davet ediyorum herkesi...

10.12.09

St. Suliac ve 100 yil öncesi

























































Fransa'da en güzel köyler listesinde ilk sirayi kimselere birakmayan, La Rance Nehri kiyisindaki, sirin köy St Suliac'in sakinleri her yil Agustos'un ilk haftasi "100 öncesi St.Suliac Festivali" kapsaminda geleneksel kiyafetli defileleriyle, geleneksel yasam sekillerini örnekleyen, deyme tiyatrocuya tas çikartacak mizansenleriyle, geleneksel müzik esliginde tipik Breton danslariyla ve hatta itinayla hazirladiklari tipik Breton yemekleriyle çevreden akin akin gelen misafirlere tarihin sayfalarinda keyifli bir gezinti imkani sagliyorlar.

Festival günü civar minik sehirlerden akin akin insan kalabaligi akacagi için St.Suliac'a vakitlice geliyoruz. Hatta park problemi yasanacagi düsüncesiyle motosikletimize atliyip gidiyoruz St.Suliac'a bu sefer.

100 yil önce eski bir balikçi köyü olan, Breton balikçilarinin yasadigi bu köyde, o dönemde lokal taslarla insa edilmis balikçi evlerinde günümüzde hayli zenginler yasiyor. Minik sokaklarda dolasiyoruz. Festival hazirliklari hizla devam ediyor. Eski günleri canlandirmak adina evlerin cepheleri kocaman balikçi aglariyla kaplanmis. Festival yavas yavas basliyor. Biz de elimizde fotograf makinalarimiz ana caddenin kenarinda yerimizi aliyoruz. 100 yil öncesinde St.Suliac'da hizmet vermis esnaf kiligina bürünmüs bir grup St.Suliacli ellerinde zanaatlerinin simgesi alet edavatlariyla önümüzden geçiyor. Un çuvallarinin içine ellerini daldirip sagli sollu geçit törenini seyreden misafirlerin üzerine un saçan genç kizlarin elinden fotograf makinami zor kurtariyorum. Oh, neyse makinam unlanmamis, deklansöre basmaya devam. Yasini basini almis çiftler önümüzden dans ederek geçiyorlar. Bebekler Bretanya'ya özgü dantel kiyafetlerle cicili bicili giydirilip, bu özel güne hazirlanmis. Bir çift kenarda laternalari esliginde yerel sarkilardan söylüyor. Onlara katilmayi çok istiyorum ama söyledikleri sarkiyi bilmiyorum. Neyse, en iyisi dinleyip tempo tutmak bu durumda. Bir süre orada takili kaliyorum. Esnaf grubunun ardindan atli arabalarda, hos kiyafetli aileler geçiyor. Onlar da o dönemin aristokrat ailelerini canlandiriyorlar sanirim. Bizlere el sallayip, selam veriyorlar. Hava günlük güneslik. Sagdan soldan yükselen müzige etraftakilerin kahkahalari karisip hos bir armoni olusturuyor.

Degisik bir tad katabilmek, kendilerini tekrarlamamak adina her sene gösteri biter bitmez St.Suliac sakinleri bir sene sonraki gösteri için neler yapabileceklerine kafa kafaya verip karar verip, hummali hazirliklarina basliyorlar. 7'den 70'e, genç yasli demeden herkesin emeginin geçtigi bu organizasyondan biz çok keyif aldik. Bizi bir günlügüne de olsa zaman tünelinde gezintiye çikartan St.Suliac sakinlerine çok, çok tesekkürler.
Noel Fransa öncesi oralarla ilgili bir yazi yazmak istedim. Özledim mi ne? Az kaldi az...