15 Agustos'da Nairobi'ye gelmeden önce kendimize bir aylik plan yapmistik. Hedefimiz bir ay sonunda evimizi, esyali veya esyasiz kiralamak, eger esyasiz ise dösemek, arabalarimizi kiralamak veya satin almak, bu arada da sagin solun keyfini çikartmak, haftasonlari sehir disina çikip vahsi dogayla içiçe olabilmekti.
Efendim, hedefimizin ne kadarini gerçeklestirdigimize gelince, anlatayim. Bu süre içinde ev, maisonette (minik ev), penthouse (çati dubleksi), townhouse (site içinde bitisik ev), bungalow'dan (eski, koloni zamanindan kalma ev) olusan yaklasik 40/45 seçenek gezdik. Tabanlarimiza kara sular indi. Bu kadar çok seçenek görünce kafamiz karisti. Birinin muhiti iyiyse bahçesi küçüktü, evin içi yasanabilecek gibi degildi, merkeze uzakti, güvenligi yeterli degildi, evin içi aydinlik degildi, vs,vs. Emlak komisyonculariyla da bu arada komik olaylar yasadik. Ilk emlak komisyoncumuz hanimla üç ayri daire gezdik. Daireleri görmeye giderken bu hanim arabada arkada oturuyordu. Esim her yol ayrimina geldigimizde soruyor "Düz mü gidecegiz, yoksa saga veya sola sapmali miyiz? diye. Arkadan cevap yok, megerse emlakçi arkada bilmem kaçinci uykusuna dalmis, horlamaya bile baslamis. Onun gösterdiklerinden zaten bir is çikmayacagi belliydi. Ikinci gün profesyonel bir emlak komisyoncusuna, Knight Frank'a gittik. Komisyoncu hanimin bize ilk gösterdigi St. Austin's Garden sitesindeki daireye adeta vurulduk. Aklimizda hep esyali, büyücek bahçeli bir ev kiralamak varken nedense bu daireyi gördükten sonra esim de, ben de ne görürsek görelim hep gözümüzün önünde St. Austin's Garden vardi. Hem apartman dairesi, hem de döseli degildi, ama yine de ilk görüste ask diye niteleyebiliriz bu durumu. Yedi bina, her binada alti daireden olusan sitenin tam güvenlikli olusu, dairenin kullanisli olusu, balkonunun yemyesil, miniminnacik göletli bir orta bahçeye bakiyor olmasi, bahçedeki kus nameleri mi nedir bizi çeken, o kadar seçenek gezdikten sonra St.Austin's Garden'da karar kildik.
Balkonumuzdan orta bahçenin görünüsü
Dairenin döseli olmamasi eksi bir puan miydi? Kenya sartlarinda, hele bir de hintimsikenya zevkiyle dösenmis evleri gördükten sonra kesinlikle arti puan diyebilirim. Aklima gelmisken histli evsahibinin evinden bahsedeyim size. Ev güzel, bes oda, büyücek önde ve arkada bahçesi var. Ev yari döseli, o alli güllü desenli perdelerin farbelalarini görünce esimle gözgöze geldik, ya sabir deyip evi gezmeye devam ederken gözüm yatak odasinindaki yatak takimina takildi kaldi. Tasvir etmemi beklemeyin, edemem. Dönüp ev sahibine bu esyalarin hepsi kaliyor mu, yoksa alacak misiniz diye sordum. Hepsi kaliyor, kendi esyaniz gibi kullanabilirsiniz demez mi? Tesekkür edip arkamiza bakmadan kaçtik oradan da. Nihayet St. Austin's Garden'imizda karar kildik. St. Austin'in diger artilari da sitenin içinde spor salonu, havuz, sauna, vs, vsnin olmasi. Eger spor salonu evden uzaktaysa günün sonunda trafigi bahane edip yarin giderim diye çamura yattigim çok olmustur Luanda'da. Bu sefer trafigi bahane de edemiyecegim, pasa pasa gitmek durumundayim sporuma.
Sira evi bastan asagiya dösemeye geldi. Ilk olarak perdeleri siparis verdik. Terziyi ilk gördügümde pek gözüm tutmadi ama Knight Frank büronun tavsiyesi oldugu için, bu kadar sistemli çalisan bir sirketin tavsiyesinin de iyi olacagini düsündüm. Terzimizin adi James. James ile degil telefonda, yüzyüze bile anlasmak çok zor. Kendisi birçok afrikali gibi pigeon english (kumru ingilizcesi) konusuyor, yani anlayana ask olsun. Ancak James perdeler dikilene kadar beni sinir etse de yine de afrikalilarin ingilizcesini çözmemde bana yardim ettigi için kendisine minnettarim. Dün nihayet James perdeleri getirdi. Bir gün önce getirmesi gerekiyordu, ama bir elemani öldügü için bir gün rötar yapmis. Bu arada Afrika'da o gün ise gitmek istemiyor musunuz, hemen ailenizden yada yakin çevrenizden birini öldürün, bir süre sonra bir bakmissiniz yetim kalmissiniz. Ancak kimi ne zaman öldürdügünüzü unutmamalisiniz, ayni kisiyi bir daha öldürmemeniz açisindan. Neyse dün perdeler geldi gelmesine. Salonun perdeleri kabul edilebilir durumda, mutfak perdesi 10cm uzun, odalarinkiler ise 3'er, 4'er cm olmak üzere uzun dikilmis. Raylarina takilmis tüm uzun perdeleri söktürtüp, James'in koltukaltina yerlestirip geri gönderdim. Bakalim bu hafta bekliyoruz kisaltilmis halleriyle perdelerimizi.
Bir ay sonunda basimizi sokacak bir daire bulup, kendi zevkimizle dösendik, ulasim araçlarimizi hallettik, ha ayrica bisikletlerimizi de aldik - daha kullanmak kismet olmadi ama - üç günlügüne Darüsselam'a is icabi da olsa gittik, iki kere Naivasha Gölü civarini tavaf ettik, Nairobi'nin içindeki National Park'da (Ulusal Park) hem arabayla, hem de yürüyerek safari yaptik, Karen Blixen'in müzesi, kafesi, golf kulübünü gezdik.
Kendimize koymus oldugumuz hedefimize ulastik, hem de fazlasiyla. Daha ne yapalim?
Aferin bize...
Not: Fransa'dan yolladigimiz iki konteyner elimize bu hafta ulasti ve içindekiler yerlerine yerlestirildi, ancak temmuz ortasi Luanda'dan yola çikan 11 konteynerdan halen haber yok. Bakalim dünyanin neresinden çikacaklar?