31.12.11

Gördüğün 3 Kelime 2012'de senin olsun!

Ben Heyecan, Aşk ve İlham gördüm.


Bakalım hangi kelimeler 2012'de sizlerin olacak?

29.12.11

Güle Güle 2011, Hoşgeldin 2012 !...

Postanede çalışan memurlar yılbaşı günü Noel Baba'ya yazılmış bir mektup alırlar Tabii Noel Baba diye birisi olmadığı için mektubu kendileri açıp okurlar. Mektupta şöyle yazıyordur. "Sevgili Noel Baba. Ben 10 yaşında bir çocuğum. Hiç kimsem yok. Yetimhanede kalıyorum. Diğer arkadaşlarıma birçok hediye geldi ama bana hiç hediye getiren olmadı. Senden üç sey istiyorum. Bana bir kalem, bir kalemkutusu, bir de ayakkabı gönderirsen çok sevinirim" Memurlar mektubu okuyunca çocuğa çok acırlar. Kimsesiz çocuğu mutlu etmek ve Noel Baba'ya olan inancını sarsmamak için kendi aralarında para toplayıp hediyeleri almaya karar verirler. Kalem ve ayakkabıyı alırlar, para yetmediği için kalemkutusunu alamazlar. Aldıkları hediyeleri gönderdikten günler sonra çocuktan teşekkür mektubu gelir. Mektup şöyledir: "Sevgili Noel Baba, gönderdiğin hediyeleri aldım. Beni çok memnun ettin. Gönderdiğin hediyelerden birisi gelmemiş. Onu da herhalde postanedeki şerefsizler almıştır."




2012 yılını fıkra tadında, yüzünüzde hep gülüceklerle geçirmenizi diliyorum.

19.12.11

Ekvator'da Su Deneyi...

Benimle yaşıt ve daha büyükler mutlaka sevgili Barış Manço’nun programı 7’den 77’yeyi hatırlayacaklardır. Ben program başladığında gözlerimi ekrandan ayıramaz, hiçbir saniyesini kaçırmamaya çalışırdım.


Nairobi’den kuzeye doğru ilerleyip Güney Yarımküre’den Kuzey Yarımküre’ye geçerken Kenya Dağı eteklerinde, yol kenarındaki sarı bir pano gözüme çarptı. Panonun üzerinde siyah Afrika Kıta haritası, haritanın ortasındaki bantta da kırmızıyla “You are on the Equator / Ekvator’un üzerindesiniz” yazıyordu.



Yolumuz üzerinde Manço’nun programındaki panonun aynını görünce arabayı durdurup hemen kendimi aşağıya attım. Manço’nun program çekimleri Kenya Dağı eteklerindeki minik şehir Nanyuki’de yapılmıştı. Bir yerliyle birlikte bu bizim gördüğümüz panonun benzerinin altında suyun dönüş yönüyle ilgili bir test yapmışlardı. Panonun güneyinde yani Güney Yarımküre’de uyguladıkları testte kabın içindeki su saatin tersi yönüne, 1 metre ileriye, Kuzey Yarımküre’ye geçip aynı testi uyguladıklarında suyun saat yönünde döndüğünü görmüştük. Ya tam Ekvator çizgisinde ne oldu? Su yine akmaya devam etti ama durgun bir şekilde, sağa ve sola dönmeden.

Aslında bu durumun sihirle, Afrika’nın kara büyüleriyle hiçbir alakası yok. Fransız matematik ve fizikçi Gustave Gaspard Coriolis 19. yüzyılda bu mucizevi olaya bilimsel bir açıklama getirmiş. Demiş ki “Dönen yer kürenin yüzeyi üzerinde hareket eden hava, kuzey yarım kürede hareket yönünün sağına, güney yarım kürede soluna saptırır.” Bu saptırma gücüne de Coriolis kuvveti denmiş.



18.12.11

Cesaria Evora'nın ardından...

Müziğin çıplak ayaklı divası Cesaria Evora 70 yaşında hayatını kaybetti. Ülkemizde de birçok konser veren Evora en çok "Besame Mucho" ile gönüllerimizde taht kurmuştu.

Evora daha önce 2008'de Avustralya turnesi sırasında bir felç geçirmiş ve 2010 yılında koroner bir sorun için hastaneye kaldırışmıştı. 2008 senesinde kendisiyle Paris CDG Havaalanı'nda karşılaşmıştık. Sağlık problemleri nedeniyle tekerlekli sandalyedey olmasına karşın yine de İstanbul'a konser vermeye gidiyordu.

Ünlü şarkıcı, yaklaşık üç ay önce sağlık sorunları nedeniyle kariyerinin sona erdiğini duyurmuştu.

16 Aralık 2011 sabahı, solunum yetmezliği ve pulmoner ödem nedeniyle hastaneye kaldırılan Evora hayata gözlerini yumdu.

Paris'teki ilk albümü "La Diva Aux pieds Nus/Çıplak Ayaklı Diva" ile adını ve sesini duyuran Evora 47 yaşında uluslararası kariyerine başladı. O 1992 yılında yayımlanan, "Sodade" ile uluslararası bir şöhret elde etti.

O zamandan beri, beş milyon adet üzerinde satılan 11 albüm yayınladı ve çok sayıda ödül kazandı.

Evora, köklerine bağlı mütevazi haliyle ve konserlerinde çıplak ayaklarıyla şarkı sölemesiyle ilk albümü "Çıplak Ayaklı Diva" adıyla tanınıyordu.

Bana tınılarıyla Angola'yı hatırlatan Cesaria Evora'nın en sevdiğim, Potekizce "Özlem" anlamına gelen "Saudade" adlı parçası ve Paris'de 1995 yılında Le Bataclan'daki Angola konseri kayıtlarıyla sizleri başbaşa bırakıyorum.




Özleyeceğiz seni...

12.12.11

"Jacaranda Workshop & Kibera Paper" yazıma fotolar ekledim...

Jacaranda Workshop'daki zeka engelli gençlerin çalışması uzun kolye, iki sıra kısa kolye ya da kemer olarak kullanılabilen multi-fonksiyon takım... Çok severek kullanıyorum.
Ne de güzel yapmışlar ama değil mi?
Kibera Paper2dan satın aldığım Noel ve Yeni Yıl temalı, dönüşümlü kağıttan kartpostallar...

11.12.11

Jamhuri Day / Cumhuriyet Günü

12 Aralık 1963 Kenya'nın İngiltere'nin buyunduruğundan kurtulduğu, bağımsızlığını kazandığı gün.


12 Aralık 1964 ise Kenya Cumhuriyeti'nin resmen kurulduğu ve dünyaya duyurulduğu gün.



Eh, bir ulus için tarihe geçen iki önemli gün de 12 Aralık'a denk gelince, daha doğrusu denk getirilince çoşkuyla kutlamak da vacib oluyor.


Kswahili dilinde "jamhuri" haliyle "cumhuriyet" anlamına geliyor.


Evet, her sene 12 Aralık Jamhuri Day yani / Cumhuriyet Günü adı altında Kenya'da resmi tatil.

Kenya'da Jamhuri Günü ülkede deprem de olsa, kuraklık da olsa, sel ortalığı silip süpürse de hep kutlanıyor ve kutlanacak. Hükümet asla iptal etmiyor uluslarının birliğini temsil eden böylesine önemli bir kültür mirası bayramı. Hiç iptal edilir mi, hangi akla sığar atalarının kanlarıyla kazanılmış böylesine önemli bir zaferin kutlamasının iptali?

Nairobi'ye Nihayet Yaz geldi...

Geçenlerde müzik okuluna giderken yine şiddetli bir yağmur yağıyordu. Arabanın silecekleri kifayet etmiyor, bazı yollarda arabalar adeta selin içinde yüzüyorlardı. Hatta birkaçı çamura saplanmış, dolayısıyla trafik tam bir arap saçına dönmüştü. Çamur ve sel dolayısıyla kullanılmaz hale gelen tali yollara girmeye artık kimse cesaret edemediğinden ana yollar mahşer gününü andırıyordu.


Tam da evden neden daha önce çıkmadığıma hayıflanırken sıkışık trafikte arkadaki araç bana bindirmez mi? Eh, dedim, bir bu eksikti! Hadi bir kere bindirdin hızını alamayıp ikinci kere bindirmenin ne alemi var? Zincirleme kaza oldu zaar diye düşünüp arabamı durdurdum, anahtarımı ve çantamı elime alıp indim aşağıya. Arkamdaki arabanın Kenyalı süslü sürücüsü ben yanına geldikten çok sonra lütfedip arabasından indi. Baktık hasar fazla değil. Kenya’da kaza olduğunda arabaları yerinden oynatmadan polisi çağırmanız gerekiyor. Polis gelip zabıt tutacak. Ölme eşeğim ölme. Dersimi de kaçırmaya niyetim yok. Hele bir de o sıkışık trafikte polisi beklemenin trafiği daha da arap saçına döndüreceği kesin. Bu durumda yolumuza devam etmeye karar verip hanımdan karvizitini aldım, üzerine de plakasını not ettim.




Bu sene erken başlayan yağışlı sezonun sonuna gelmemize rağmen yağmur bir türlü dinmek bilmedi. Ta ki 3/5 gün öncesine kadar. Evet, yaz nihayet Nairobi’ye geldi hem de bir gün öncesi yağışlı, soğuk hava ertesi gün yerini pırıl pırıl, güneşli bir havaya bıraktı.


Yaşasın YAZ...


Ancak bu güneşli sıcak havada insan Noel ve Yeni Yıl havasına giremiyor ki...

Eh, o kadar kusur kadı kızında da olur.




Not: Arabama hasar veren hanım kaza akabinde arabamı aldırdı, anlaşmalı garajda tamirini yaptırıp teslim etti...


Kendisine buradan tekrar teşekkürlerimi iletiyorum...

10.12.11

Jacaranda Workshop & Kibera Paper

Evet, buralardayım.... Evet, yazıyorum yazmasına da blogum için değil, başka bir proje için. Size daha önce bir kitap projem olduğundan bahsetmiş miydim? Bahsetmediysem eğer şimdi bahseyim. 12 Afrika ülkesini içeren bir gezi kitabı üzerinde çalışıyorum uzun bir zamandır. Az kaldı, yüzdüm, yüzdüm kuyruğuna geldim ama hani finişe yaklaşırken bir yorgunluk, bir bezginlik yaşanır ya, işte bir süredir o bezginlik var-dı üzerimde. Nihayet silkinip o bezgin Bediş halimi attım üzerimden ve tekrardan aldım elime kalemi.




Blogumu daha fazla ihmal etmeye HAYIR diyorum ve son gezilerimden birini sizinle paylaşıyorum.

Uzun zamandır frankofonların kulübü Nairobi Accueil'ün düzenlediği gezilere de katılmamıştım. Nairobi’den taşınmaya kısa bir süre kala şimdiye kadar gezmeye fırsat bulamadığım ilginç yerlere gitmeye karar verdim.

Ve ilk ilginç yer durağımız “Atölye Jakaranda / Jacaranda Workshop”.
Fransız hanımlar ve arkadaşım Nihan ile sabahın köründe bu atölyeye doğru yola çıkıyoruz.
“Atölye Jakaranda” Özel Jakaranda Okul’undan mezun olan zeka engelli gençlere eğitim ve iş imkanı sağlamak amaçlı 1982 yılında kurulmuş. Günümüze kadar 60 kadar Özel Jakaranda Okul’u mezununu eğitip, kendilerine güvenlerini kazanmalarını ve sosyal hayata entegre olmalarını sağlamış. Atölye iş bulmakta zorlukla karşılaşabilecek bu gençleri istihdam ediyor. Hedef zeka engelli bu gençlerin el becerilerini geliştirmelerini ve genellikle down sendromlu ve otistik genç zanaatkarların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarını sağlamak.
Gençlerin üretimi seramik takılar sadece Kenya içinde değil yurtdışına da pazarlanmakta. Kuzey Afrika’da Mennonite Kilisesi dünyada özellikle zeka engelli insanların üretimi ürünleri satın almakta. The Body Shop Internatiomal da atölyenin üretimi pirinç saç tokalarından satın almakta.

Kısa briefingden sonra atölyeyi geziyoruz.
Gençler seramik atölyesinde bisküvi fırınından çıkmış seramikleri sır kazanına batırıp, ikinci pişirin için hazırlıyorlar. Diğer tarafta bir grup sırlanıp renklendirilmiş seramik boncuklarla kolye yapıyorlar. Fotoğraflarını çekip gösterince öyle içten seviniyorlar ki insanın sarılıp öpesi geliyor. Başlarındaki yetkili gençlere her işlemi defalarca anlattıklarını, ancak ertesi gün atölyeye geldiklerinde hepsini unuttuklarını söylüyor. Her gün sil baştan yapıp her işlemi tekrar tekrar anlatıyorlarmış. Ancak her yaptıkları kolye için kazanacakları bedeli asla unutmuyorlarmış. Ne kadar fazla kolye o kadar kazanç demek. Dolayısıyla asla hasta olmuyorlar, ya da hasta numarası yapıp işi asmaya kalkmıyorlar. Kendilerini işlerine kaptırmış gençler çok güler yüzlüler. Çoğu sorduğumuz sorulara tam cevap bile veremiyor ama işlerini layığıyla yapıyorlar.
Seramik atölyesinden diğerine, pirinç tellerle ve pirinç zincirlerle kolye, bilezik ürettikleri atölyeye geçiyoruz. Az ilerideki genç pirinç plakaları dövüyor, diğeri zincir yapıyor, bir diğeri hazırlanmış zincirleri zımpara ile parlatıyor, az ilerideki masada da son aşama, tek tek ürünleri tam mamul haline getiriyorlar.
Kısacası burası zihinsel engelli (down sendromlu veya otistik) gençlerin çalıştığı bir atölye. Atölyede çalışırken bu gençlerin mutlulukları gözlerinden okunuyor. Onlar hayata kazandırılmış zihinsel engelli, pırıl pırıl gençler. Onlara bakarken içimde bir acı hissetmiyorum, tam tersine seviniyorum eğitim almış olmalarına, sevdikleri bir işleri olduğuna, onları düşünen, etraflarında onlar için güzel bir hayat dizayn eden kişiler olduğuna.

Atölye Jakaranda insanı heyecanlandıran, gerçekten müthiş bir proje.

Atölye Jakaranda'ya tarafımızdan yapılacak yardım bölümüne, yani alış veriş kısmına geçiyoruz. Nihan'ın da benim de hem kolye hem kemer olarak kullanılan seramik ve pirinç halkaların birbirine geçmesiyle yapılmış aksesuar çarpıyor gözümüze. Yetkili hanım bütün aksesuarların dizaynlarının kendisinin yaptığını bu elimizdeki modelin de son kreasyonu olduğunu söylüyor. Hemen birer tane ediniyoruz. Diğer hanımlar da üçer, beşer satın alıyorlar kolyelerden, bileziklerden.
Bu da benim kendime seçtiğim ve beğeniyle taktığım uzun kolye, kısa ikili kolye veya kemer olarak kullanılan multi-fonksiyonlu takım. Ne de güzel yapmışlar ama değil mi?


İstanbul’da yaşarken bir dönem seramikle uğraşmış, hayli de keyif almıştım. Keşke diyorum, keşke bir kaç ay içinde Nairobi’den taşınmak zorunda olmasam da Atölye Jakaranda’da gönüllü olarak bu gençlerle birlikte çalışabilsem.






“Atölye Jakaranda”nın hizmet verdiği arazi ve bina Nairobi Rotary Kulübü tarafından sağlanmış. Gerek Nairobi Rotary Kulübü’nü, gerekse özveriyle çalışan Atölye Jakaranda gönüllülerini en çok da Atölye Jakaranda’da çalışan o sevimli gençleri bu başarılarından ötürü kutluyorum.

Aynı gün ikinci durağımız “Kibera Paper”.






Kibera Paper Card Project / Kibera Kartpostal Projesi kilise temelli bir organizasyon. Bu proje 2001 yılında Nairobi’nin en büyük gecekondu mahallesi Kibera’nın yakınlarında hizmete girmiş.

“Kibera Paper” Nairobi’deki ofislerin bağışladığı kullanılmış kağıt ve gazetelerin su ile hamur haline getirilmesiyle oluşturulan hamurun işlenmesi sonucunda elde edilen dönüşüm karpostallarla işleyen bir proje.






Proje yetkilisi bize sistemin nasıl işlemekte olduğunu örneklerle gösteriyor. Önce ortaya içi su dolu büyücek bir leğen geliyor. Daha önceden su ile hamur haline getirilmiş ve renklendirilmiş kağıt hamurundan bir parça koparıp elindeki eleğe koyup önündeki leğenin içindeki suya daldırıyor. Eleğin içinde ayrışan hamurdan fazla suyu elindeki bezlerle tampon yapıp alıyor. Suyun yeterince alındığına kanaat getirince elek şeklindeki dikdörtgen kağıdı bezin üzerine çıkarıyor. Yine bezle kağıt üzerindeki su fazlasını alıp güneşe kurumaya bırakıyor. Bu dönüşüm kağıtlar kuruduktan sonra maharetli ellerle üzerleri süslenerek tebrik kartına dönüştürülüyorlar.


Üretimi öğrendikten sonra yine alış veriş kısmına geçiyoruz. Eh, tam da Noel ve Yeni Yıl yaklaşıyor. Önümüze getirdikleri kutular dolusu Noel ve Yeni Yıl temasıyla süslenmiş kartpostallardan seçmekte zorlanıyoruz.

Kibera’da yaşayan bekar anneler, dul kadınlara destek amaçlı kurulmuş Kibera Paper. Kullanılmış kağıtlardan dönüşüm kartpostallar üreten kadınlar kendilerini geçindirecek miktarda gelir elde etmekteler. 6 kadın işçiyle yola çıkan proje günümüzde 24 kadına ekmek kapısı.
Kibera Paper Projesi’nin misyonu Kiberalı kadınlara hayatlarını el becerileriyle nasıl kazanacaklarını öğretmek, onlara ve ailelerine katkıda bulunmak, onların gelir seviyelerini yükseltirken kendilerine güvenlerini kazandırmak ve yeni şeyler öğrenmenin önemini vurgulamak. Kibera Paper Projesi’nde çalışan kadınlar artık temel ihtiyaçlarını karşılayabilmekteler, çocuklarına eğitim imkanı sağlamaktalar, evlerinde her gün sıcak yemek pişmekte. Parayla ölçülemeyecek kadar önemli kazandıkları kendilerine güvenleri ise cabası.
Afrika'da hayal gücüne sınır yok. Yokluk içinde insanın hayal gücünün daha iyi işlediğine güzel bir örnek Kibera Paper. Bir bakıyorsunuz bizim yüzüne bile bakmadığımız şeylerle yeni yeni şeyler üretmişler, hatta üretmekle kalmayıp bunun ticaretini yapmaya başmamışlar.


Kenya’da nereye kafanızı çevirseniz kâr gütmeyen sivil toplum kuruluşları ve bu kuruluşlarda çalışan gönüllülerle karşılaşıyorsunuz. Her biri ayrı ayrı hayran olunası işlerle meşguller.
Hepsinin yolu açık olsun!