30.4.12

1 Mayıs'da Müge Dalının Dili

Yarın 1 Mayıs!

Baharın müjdecisi, bir çoğumuz için yorucu çalışma hayatımızdan bir gün de olsa sıyrılarak nefes aldığımız bir tatil gününü de ifade eden "1 Mayıs" aslında bahardan ve tatilden çok daha fazla şeyi içinde barındırıyor. 

"1880'lerde, Almanya, Fransa, İtalya ve Hollanda'da isçilerin günlük çalışma süresi 12 saat civarındayken, ABD ve İngiltere'de 10 saat, İspanya ve Belçika'da örneğin dokuma dalında 13-14 saatti. Hatta Rusya'da bu sürenin 15 saate kadar çıktığı bile oluyordu.

1800’ler, ABD'de bir uçtan zenginliğin, diğer uçta sefaletin hızlandığı yıllar.
1875-1908'ler arasında işgününün kısaltılması için işçi sınıfı sert mücadelelere girişti.  İşçi sınıfı bu vahşi sömürüye karşı büyük kitleler halinde grev silahına sarıldı. Gitgide 8 saatlik iş günü talebi için mücadele öne çıkıyordu. 1886'da 350 bin işçinin katıldığı Mayıs grevleri gerçekleşti. On binlerce grevci işçinin Şikago sokaklarını dolduran barışçı 1 Mayıs gösterileri kanla bastırıldı. Amerikan İşçi Federasyonu 1888’de 1 Mayıs şehitlerinin anısını yaşatmak ve 8 saatlik iş günü kabul edilinceye değin her yılın 1 Mayıs’ında grev yapılması kararı aldı. Belçika, Almanya, İngiltere ve Fransa'daki işçi sendikaları da bu karara katılacaklarını ilan ettiler.

1 Mayıs işçi sınıfının Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü, emek bayramı olarak tarihe geçti. 1890’dan itibaren 1 Mayıs bütün ülkelerde proletarya tarafından yasal ya da yasadışı yollarla kutlanmaya başlandı.

Fransa'nın, küçük endustri kenti Fourmies'de 1891 yılı on üç, on dört yaşında, okulda olması gereken çocukların deneyimli isçi olarak günde on iki saat çalıştırıldığı bir dönemdi. Fourmies işçileri 1888 yılından beri "isçi bayramı" kabul edilen 1 Mayıs'ta, sekiz saatlik mesai için grev yapmaya karar verdiler o sene. Bu bölgede eskiden beri 1 Mayıs'ta genç nişanlılar arasında birbirlerine çiçekli akdiken dalı vermek gelenekselleşmişti.

1891 yılı 1 Mayıs sabahı, dokuma isçileri, sokaklarda "Bize 8 saat, 8 saat gerek!" sloganıyla neşeyle dolaşıyorlardı. Dokuma atölyesinin önünde grev yapan işçilerle jandarma arasında hafif bir sürtüşme yaşandı ve birkaç grevci tutuklandı. Öğleden sonra isçiler tutuklanan arkadaşlarını kurtarmak amacıyla arkadaşlarının hapsedildikleri belediye binasının önünde toplandılar. O itiş kakış arasında jandarmaya takviye olarak gelen askerlerin yavaş yavaş gerilediğini gören bir piyade subayı, grevcilerin üstüne "Ateş!" emrini verdi. 9 kişi öldü ve 33 kişi yaralandı. Ölenler arasında, Maria Blondeau adli genç kız, ellerinin arasında kendi kanına bulanmış bir akdiken (müge) dalını halen sımsıkı tutuyordu. Nişanlısı, sevgilerinin simgesi olan o dalı henüz o sabah vermişti ona.

Fransa'da ancak 1918 yılından sonra kazanılan bir hak 8 saatlik mesai süresi, ancak 1 Mayıslar "un brin de muguet", bir muge dali geleneğine dönüşerek her yıl kutlanmaya devam ediyor. Mayısın birinci günü, Fransızlar yakınlarına ve hatta sokaklarda karşılaştıkları yabancılara birer müge dali armağan ediyorlar.(*)

Geçen sene Fransa Dinard'daki evimizin bahçesine diktiğim müge dalları bu 1 Mayıs'da acaba çiçek açtılar mı? Bu sene de eşime, dostuma bahçemdeki müge dallarını vermek kısmet olamıyor, ama 1 Mayıs İsçi Bayramı'nın simgesi müge çiçeğini her sene bahçemde yeşerterek Fourmiesli Maria Blondeau'yu ve tüm emektar isçileri sevgiyle anıyorum."

1 Mayıs İşçi Bayramı tüm emekçilere kutlu olsun!

(*) Fransa'daki 1 Mayis isçi hareketleri ile ilgili bu yazı için Mine Kırıkkanat'ın "Yalnız Kalem Unutmaz" adlı kitabındaki "Öfke Çiçekleri" isimli makalesinden yararlanılmııtır.

27.4.12

Boeing 787 Dreamliner

Günümüzün en gözde uçağı "Boeing 787 Dreamliner" teker teker sahipleriyle buluşuyor.

İlk siparişi veren All Nippon Airways'e Eylül 2011 tarihinde yeni uçakları teslim edilmişti.

Sıra Afrika'nın havacılık alanında hep ilklerine imza atan Ethiopian Airlines'a Temmuz 2012'de yapılacak teslimatta.

Boeing 787 Dreamliner'ın faziletlerinden biraz bahsedeyim...

Kompozit malzemeden imal edilen ilk uçak olma özelliğine sahip 787, işletme maliyetinde yüzde 10, yakıt maliyetinde ise yüzde 20 tasarruf sağlayacak. Karbon monoksit emisyonunu da yüzde 20 azaltacak yeni uçakta gürültü alanı yüzde 60 daralacak. Hiç durmadan 15 saat uçma kapasitesine sahip 787'lerin yolcu kapasitesi 290-330 kişi arasında modeline göre değişiyor.  

Kompozit malzeme nedeniyle 787'nin dış yüzeyinin de daha sağlam olduğu belirtiliyor. Kompozit gövde ve bakım masraflarından dolayı 787'nin dünyanın en iyi uçağı olacağı öngörüsünde bulunuyor yetkililer. 

Bu arada günümüzdeki bir tanesinin satış fiyatı 150 ile 205,5 milyon dolar arasında değişen Boeing 787 tipi uçak, daha test uçuşu dahi yapılmadan satış rekoru kırdı.

787'de uçağın iç yapısı tamamen değiştirilirken, yolculara daha geniş oturma alanları sağlandı, bagaj kabinleri büyütüldü, pilot ve hosteslerin dinlenmeleri için de bagaj bölümünün üzerinde yerler oluşturuldu. Pilot kabini de oldukça genişletildi. Perdelerin olmadığı yeni uçağa düğmeye basarak karartılacak camlar konuldu. İç aydınlatmada da renk değişimi sağlayacak bir sistem kuruldu.

10 günde bir 737 tipi uçak üreten Boeing firması, 787 üretimini ise 17 günde bir gerçekleştirecek.

Ethiopian Airlines "Dreamliner" ile gezginler adına konfor ve teknoloji sayfasını aralıyor. 

Johannesburg'a artık Dreamliner ile uçuşa başlayacak Ethiopian Airlines'a gezginlerin hayallerini gerçekleştiriken keyifli ve güvenli uçuşlar diliyorum...

Ha bu arada, Ethiopian Airlines hele bir bol bol test uçuşu yapsın, ondan sonra biz ancak Jobourg'a uçarız :-)...

24.4.12

Sümbüller...

Dinard'daki evin cümle kapısının üzerindeki sümbüller ne de güzel açmışlar.
Bu sene de dokunmak, koklamak kısmet olmadı...

Binbir surat Titus...

Ruanda Milli Parklar İdaresi her gün belli sayıda turistin gorilleri ziyaret etmesine izin veriyor, sebebi de göründüğünden narin olan gorillerin insanlardan hastalık kapmalarını önlemek. Grubumuzun lideri Olivie bize "Titus" goril ailesini ziyaret edeceğimizi, gorilleri görmek için yaklaşık 2 saat tırmanacağımızı bildiriyor. Gorilleri gördükten tam bir saat sonra inişe geçeceğiz. “Titus” İngiliz şirketi Tigress Productions tarafından çekilen PBS ve BBC’de gösterilen “The Gorilla King“ belgesel filminde bizzat oynayan sanatçı goril ailesi.
Titus 1974 Agustos’unda doğuyor. Titus’un babasını ve ailesinden birkaç gorili kaçak goril avcıları öldürüyor. Kaçak goril avcılarının amacı tehlikeli gümüşsırt ve yetişkin dişi gorilleri öldürüp bebekleri çalmak. Çaldıkları bebek gorillleri yurtdışındaki hayvanatbahçelerine pazarlıyorlarmış. Öldürdükleri yetişkin gorillerin de başlarını ve ellerini kesip onları da beyazlara duvarlarına asmak ve goril ellerini kül tablası olarak kullanmak üzere satıyorlarmış. Dian Fossey’in hayatına mal olan emekleri neticesinde ve goril turizminin Ruanda için öneminin anlaşılmasından sonra goriller sıkı koruma altına alınmış. En son kaçak goril avı 2002 senesinde olmuş. O günden bu yana herhangi bir şekilde kaçak avlanma kayıtlara geçmemiş.
 
Ve karşımızda binbir surat Titus...

Untitled from Figen Letaconnoux on Vimeo.

22.4.12

Ondieki The Fisherman - A Kenyan Opera



Bu haftasonu Kenya Opera ile tanıştı. 40 yıl önce Limuru Kız Lisesi'nin İngilizce hocası Francais Chandler tarafından okulun 50 yılını kutlamak adına yazılan ve sahnelenen "Ondieki The Fisherman" yeni düzenlemesiyle Opera severlerle buluştu.

Hikayeye göre; Ondieki Kisumu Gölü kıyısında balıkçılıkla hayatını kazanmaktadır. Ancak alkole düşkünlüğü ve eşini dövmesi neticesinde köy halkı tarafından dışlanır. Bu pervasız davranışları Ondieki'nin sonunu hazırlar.

Koro ve orkestra üyelerinin bazıları uzun yolları katedip İsveç ve Norveç'ten bu opera için gelmişlerdi.
 
Linda Muthama, storyteller...
Benim Sevgili piyano öğretmenim Winnie Muriithi de operada cadı doktor rolündeydi. Herşey için çok teşekkürler Winnie. Seni özleyeceğim...

Bu Kenya'nın şarkı söyleyebildiğinin kanıtıdır...
Opera ile ilgili daha fazla fotoğraf görmek için lütfen tık tık .

7.4.12

Siyah & Beyaz Dostluğu

Facebook'da "Figen Letaconnoux Photography" adı altında fotoğraf sayfası yaptığımdan beri Afrika'da çekmiş olduğum fotoğraflarımla biraz nostalji yapıyorum. Çoğunu unutmuş gitmişim, halbuki ne de güzel fotoğraflar varmış içlerinde.
Angola'da çektiğim şu ekli iki foto eşliğinde sizi Nazım Hikmet'in 22/01/1962 tarihli "Asya-Afrika Yazarlarına" şiiriyle bırakıyorum.  

Cabo Ledo Plajı, Angola
Ilya Plajı, Luanda, Angola




Asya-Afrika Yazarlarına

Kardeşlerim

... bakmayın sarı saçlı olduğuma

ben Asyalıyım

bakmayın mavi gözlü olduğuma

ben Afrikalıyım

ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda

sizin ordakiler gibi tıpkı

benim orda arslanın ağzındadır ekmek

ejderler yatar başında çeşmelerin

ve ölünür benim orda ellisine basılmadan

sizin ordaki gibi tıpkı

bakmayın sarı saçlı olduğuma

ben Asyalıyım

bakmayın mavi gözlü olduğuma

ben Afrikalıyım

okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin

şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek

şiirler bayraklaşabilir benim orda

sizin ordaki gibi

kardeşlerim

sıska öküzün yanına koşulup şiirlerimiz

toprağı sürebilmeli

pirinç tarlalarında bataklığa girebilmeli

dizlerine kadar

bütün soruları sorabilmeli

bütün ışıkları derebilmeli

yol başlarında durabilmeli

kilometre taşları gibi şiirlerimiz

yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli

cengelde tamtamlara vurabilmeli

ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan

gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar

malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli

büyük hürriyete şiirlerimiz


2.4.12

Addis Ababa ile ilgili anılarım aslında ta çocukluğa dayanır

Hayır, benim çocukluğum düşündüğünüz gibi Afrika Kıtası'nda, Etiyopya'nın başşehri Addis Ababa'da geçmedi. Doğma büyüme İstanbulluyum. 6 sene önce Angola'ya taşınana kadar da Kara Afrika ile ilişkim gezi dergilerindeki yazıları imrenerek okumaktan, fotoğraflara göz gezdirmekten ileriye gitmemişti.

Çocukluğumdan tanıdığım, hatta müptelası olduğum, uğruna anneme zaman zaman göz yaşı döktüğüm addisababanın harita üstündeki Addis Ababa ile uzaktan yakından hiç bir alakası yok. Benim kasdettiğim hani o her aklıma düştüğünde ağzımı sulandıran, ne zaman Bağdat Caddesi'ne yürüyüşe çıksak anneme Divan Pastanesi'nde biraz soluklanmak, biraz da o canımın çektiği tatlıdan yemek için ağladığım addisababadır ta kendisi. Anneme bu tutturmalar, ağlamalar hiç sökmezdi gerçi, ama yine de çocukluk işte ya tutarsa diye o haleti ruhiye ile ısrar ederdim. Sanırım bazı günler annemin de canı çekerdi. İşte o günler büyük bir zafer kazanmış edasıyla pastanedeki masalardan birine kurulup, tatlımın her lokmasının tadını çıkarırdım. O anda benden daha mutlusu yoktu.

Addis Ababa'ya tayinimiz çıktığını öğrendiğimde addisababa tatlısı yine düştü aklıma, canım da yine çekmedi değil hani.

Evet, çocukken çok severek yediğim tatlıya adını veren, yaklaşık bir ay sonra taşınıp kendimize yepyeni bir hayat kuracağımız Addis Ababa'da bizi bekleyen hayat tatlıdaki çikolata tadında geçer inşallah....