16.9.08

Nairobi Ulusal Parki

Nairobi Ulusal Parkı, Kenya'nın en eski ulusal parkı, yaklasik 117km² bir alan üzerine kurulmus olan park 1946 yılında hizmete açılmış. Sehir merkezine uzakligi sadece 7km. Kısa süreli Nairobi'de kalacak iş adamlari için rahatlıkla "ben de safari yaptım" diyebilecekleri nitelikte bir yer. Ancak uzun süreligine Kenya'da kalacak ve planlariniz içerisinde Masai Mara veya Amboseli Ulusal Parki'nda safari yapmak varsa, bu durumda Nairobi Ulusal Parki'na hiç ugramayin derim. Yeri gelmisken safari kelimesini biraz irdeleyelim. Kswahili (ya da Swahili) dilinde "uzun seyahat" anlamına geliyor. Bu arada Swahili dilinde Arapça kökenli bir dolu kelime var. Dolayisiyla Türkçe ile bazi kelimeler ses ve anlam bakimindan hayli benzerlik gösteriyor. Bu da baska bir yazinin konusu olsun. Özellikle 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında, Ernest Hemingway, Theodore Roosvelt gibi ünlüler tarafından meşhur edilen uzun süreli av gezileri için o dönemde kullanılsa da "safari" sözcügü, son zamanlarda yanlızca turistler için ulusal parklar ya da koruma alanlarında gerçekleştirilen "yaban hayatı izleme turları" için kullanılmakta. Nairobi Ulusal Parki'nda her ne kadar doğal ortam ve içerisindeki yabani hayvanlar gerçekse de; hem alanın - safari yapılan diğer milli parklara oranla - daha küçük olması, hem de sakinlerinin çoğunun -aslen- doğal mekanları olmaması nedeniyle, burada yapılan safari pek safariden sayılmıyor. Eger vahsi hayvanlari avlarini yakalamis, beslenirken görmek istiyorsaniz safariye günün ilk isiklariyla baslamalisiniz. Nairobi'de ilk ayimiz oldugu ve buradaki düzenimizi kurmakla mesgul oldugumuz için biz safariye tam ögle vakti baslayabildik. Bu durumda vahsi hayvanlar disinda ceylan, impala, zebra ve zürafalarla, babun maymunu, devekuşu, timsah ve su kaplumbagasindan başka birşey göremedik dogal olarak. Aslan, leopar, çita gibi vahşi yaratıklar ise çoktan avını avlamış, karnını doyurmuş ve vahşi doğa özlemiyle yanıp tutuşan iki ayaklı yaratıkların şerrinden uzakta, sessiz bir gölgelikte şekerlemelerini yapmaktaydilar. Vahsi hayvanlari göremeyince varliklariyla ilgili süpheye düstük, ama parktan çikmamiza yakin yolun ortasinda büyük olasilikla bir aslan tarafindan parçalanmis impala iskeletiyle karsilastigimizda parkta vahsi hayvanlarin var olduguna kanaat getirdik. Sonradan ögrendigimize göre parkta 23 adet aslan ikamet ediyormus. Özellikle yırtıcı nüfusunu koruyabilmek için başlatılan "vahşi hayat korunması için kiralama programı" kapsamında, göçer hayvanların göç yolları üzerinde yer alan çiftlik arazileri, Maasailer'den kiralanıyor. Böylece, son yıllarda parktaki hayvan nüfusunun ciddi miktardaki düşüşünün önüne geçilmiş. Ancak, kiralanan bu göç yolu bantlarında 2003 yılı Mayıs ve Haziran aylarında, karınlarını Maasailer'in sürüleriyle doyurmaya kalkan aslanlardan bazılarının mızraklarla vurularak öldürülmeleri, çözülmesi gereken yeni sorunların doğmasına neden olmuş. Sorun çözülmüs mü, henüz ögrenemedim.
Safari sirasinda babun maymunlarini görünce can havliyle arabanin camlarini kapattik. Bir adet erkek babun çaliliklarin arasinda sakin sakin oturuyordu.











Iki adet babune de minik babuslariyla mesguldüler. Ben babun sülalesinin fotograflarini çekerken esim ögle yemegi olarak sandviçlerimizin yanina eklenmis, yemedigimiz patates kizartmalarini almak üzere arabanin arkasina yöneldi ve folyo içine sarili patatesleri alip öne dönmesiyle babun aniden oturdugu yerden siçrayarak benim cama tüm gücüyle çarpti ve pençeleriyle kapinin kenarlarina asilip içeriye bakmaya basladi. (Bakiniz yukaridaki fotograflar)Ben bir taraftan çiglik atip bir taraftan fotografini çekmeye çalisiyorum. Fotograf makinama teleobjektif takili oldugu için o kadar yakin mesafeden fotografini çekmeyi basaramadim. Küçük fotograf makinasiyla ancak görüntüleyebildim. Ardindan arabanin kaputunun üzerine geçti, daha sonra arabanin tepesine çikip tepinmeye basladi. Esim pencereyi azicik aralayip patatesleri disari atti. Bencil babun eslerine ve çocuklarina zirnik koklatmadan patatesleri afiyetle mideye indirdi. Aksam bu olayi düsünüp, uzun bir süre gözüme uyku girmedi. Eger arabanin cami açik olsaydi neler olabilirdi hayal bile etmek istemiyorum.

Nairobi Ulusal Park'da gördügümüz hayvanlardan örnek fotograflar;











Bu arada benim "Tikinan Zebra" tablomla üstteki nasil da benziyorlar, adeta kardes gibiler :-).









Nairobi Ulusal Park'in ana girisinde, parkuru yaklasik bir saat yürüyüsle tamamlayacaginiz "Safari Walk/Tabana Kuvvet Safari"de illaki vahsi hayvanlari görmek isteyen ama yeterli vakti olmayanlar için tercih edilebilir. Gerçi adi safari ama kendisi aslen hayvanat bahçesi. Ben hayvanlari dogal ortamlarinda gözlemlemekten yanayim, oldum olasi hayvanat bahçelerini sevemedim, hatta oradaki hayvanlara özgürlükleri ellerinden alindigi için açikçasi acirim. Seçim sizin...


Sadece bizim tecrübelerimizle sinirli safari önerilerimiz;



  • Safariye baslamadan önce mutlaka parkin haritasini edinin.


  • Parkin ana kapisi disinda, acil çikis kapilarini da önceden harita üzerinde görevliyle birlikte kontrol edin. Mesela Nairobi Ulusal Park haritasinda ana kapi disinda gösterilen acil çikis kapilarinin dogru yerde olmadigini tecrübeyle tespit ettik. Haritaya da pek güvenmeyin derim.


  • Cevrenizi çok iyi gözlemleyin. Eger çevrede size tehlike olusturabilecek bir havyan varsa - özellikle maymun sülalesinden - mutlaka arabanin camlarini kapatin.


  • Bizim gibi hata yapip hayvanlari sakin ha beslemeyin...


  • Eger kendi araciniz yerine parkin büyük safari aracini tercih ettiyseniz - ki genellikle bu araçlarin tepesi tenteli, kenarlari açik oluyor - arabanin disina çikarak fotograf çekmeyin, elinizi, kolunuzu arabanin disina çikartmayin. Eger arabanin üzerinde tente yoksa ayaga kalkmayin. Neden mi? Hayvanlar arabayi bir bütün olarak algiliyorlar. Kendilerinden büyük bir objeyle karsilastiklarinda, korkup saldirmiyorlar. Ancak arabadan sarkan el, kol, vs gördüklerinden bu objenin bir bütün olmadigini farkedip, saldirgan olabilirler.





Iyi safariler...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Aslında kısa bir yazı ama kullandığınız resimler oldukça uzun göstermiş yazıyı ve bu yüzden ilk başta kaçırıyor insanı ama (yine) sabırla okudum :=) anlatımınız, tanıtımınız cidden harika, fotoğraflarınız da öyle...

Sevgiyle!

(kabul ederseniz sizi sobeledim)

berrin dedi ki...

fotoğraflarınız çok güzel
özellikle portreler

Adsız dedi ki...

Selammm ,Figoltx yine maceranın ortasında tam,resimleri görünce ürktüm..Yeni döndüm bu kısa bir merhaba yazıları okumaya yine gelirim.Sevgiler
(asis)

figoltx dedi ki...

Degirmenlerekarsi yazima sabrettigin için tesekkürler. Yazacak ve fotograflayacak o kadar çok malzeme var ki Afrika'da...

Berrin hanim sizin de yemek tarifleriniz lezzet içeriyorlar. Mutlaka deneyecegim...

Selam Asis, hosgeldin hem evine, hem bloguna... Sen resimlerden ürktün, bir de beni düsün, çok korktum çoook...