29.10.08

Kutlamadan döndüm... Sicagi sicagina...

Kenya Türk Büyükelçisi'nin rezidansinin bahçesinde gerçeklestirilen Cumhuriyetimizin 85. yil resepsiyonundan ayagimin tozuyla az önce eve geldim, bilgisayarimin basindayim ve anlatmaya basliyorum.

Yaklasik üç senedir 29 Ekim'leri ülkemden uzakta geçiriyorum. Angola'da Türk Büyükelçiligi henüz kurulmadigindan (2009 yilinda açilacak 15 elçilikten biri de Angola'ymis) bugün benim için bir ilkti. Yani ülkemden uzakta, benim gibi yurtdisinda yasayan diger Türk vatandaslariyla birlikte 29 Ekim Cumhuriyet Bayrami'mizi ilk defa coskuyla kutlama imkani buldum.

Büyükelçi ile esi konuklari kapida karsiladilar. Atatürk'ün bize miras birakmis oldugu bu anlamli günde Kenya devlet erkani, Afrika ve civari ülkelerdeki Kenya büyükelçileri, konsoloslar, Kenya'da yasayan biz Türkleri yalniz birakmamislardi. Istiklal Marsi esliginde baslayan tören, büyükelçinin konusmasiyla devam etti. Konusma akabinde dizim dizim dizilmis açik büfe leziz Türk yemekleri bizleri bekliyordu. Tabi ki hakkini verip, özellikle hasret oldugum döneri afiyetle mideme indirdim. Davetliler arasinda en çok kim kartvizit toplayacak yarisi davet boyunca sürdü. Yarismanin sonucu açiklanmadi, ama ilk üçe girmisimdir diye düsünüyorum. Türkçe konusmaya biraz hasret kalmisim galiba, dilimin pasi da bu arada silindi.
Sayin büyükelçi, konsolos ve eslerine, ilaveten bu organizasyonda emegi geçen herkese, hele hele Türkiye'den bizleri düsünüp, kutlamamizi baklavasiz yapmamiza gönlü el vermeyip baklava yollayan Güllüoglu'na sonsuz tesekkürler.

Not 1: Thy bir süredir ara vermis oldugu Istanbul-Nairobi seferini 2009 yilinda tekrar devreye alacakmis. Yuppppiiiiiiiii...
Not 2: Fotograf makinami götürmüstüm yanimda ama maalesef fotograf çekemedim, daha dogrusu çekmedim. Artik sizin hayal gücünüze birakiyorum.

28.10.08

Cumhuriyetin 85'inci Yilinda

Cumhuriyetin 85'inci yilini ülkemde, hele hele Bagdat Caddesi'nde o coskulu geçit töreninde yerimi alarak kutlamayi çok arzu ederdim ama bu sene maalesef kismet degilmis. Ancak, ben de bos oturmuyorum. Bugün ögleden sonra Nairobi Türk Konsoloslugu'nun bahçesinde düzenlenecek kutlamaya katilacagim. Bu organizasyon sayesinde bu anlamli günü ülkemden uzakta da birlik olarak kutlama ve iki aydir yerlesme telasinda oldugumuzdan henüz karsilasamadigim Nairobili Türklerle de tanisma imkani bulacagim :-).
Nice 85 yillara ...
Not: Cektigim fotolar bilahare yazima eklenecektir...

22.10.08

Hür Doganlar / Born Free

Joy Adamson'in kendi biyografisini kaleme aldigi "Hür Doğanlar/Born Free" kitabini okumayanlar, mutlaka 1966 yapımı filmini seyretmistir. Hadi filmini de seyretmediniz, mutlaka minik, sasi aslancik Elsa'nin hikayelerini konu alan çizgi filmin müptelasi oldugunuzu düsünüyorum bir dönem. En azindan Elsa'nin çizgi filmi basladigindal televizyonun basindan ayrilmazdik ablamla. Gerçi çizgi filmde adi Elsa degil Clarence idi.
Geçen pazar Naivasha Gölü kiyisinda bulunan Elsamere Dogal Hayati Koruma Merkezi/Elsamere Conservation Centre'a yolumuz düstü. Su anda müze olan, Joy Adamson'in hayatinin son yillarini geçirdigi evi gölün kiyisinda, devasa agaçlar altinda, yemyesil, civilcivil kus sesleriyle adeta rehabilitasyon merkezi gibiydi. Ayni arazide insa edilmis bungalowlarda gecelenebiliyor, ya da günübirlik gelenler göl manzarasina karsi, agaçlari günese siper edip açik büfedeki leziz yemeklerin tadina varabiliyorlar.

Elsamere sadece hos vakit geçirtmekle kalmiyor gelen ziyaretçilerine, bunun yaninda çocuklara dogayi korumayi ögretmeyi hedeflemis bir egitim merkezi de. Özel ve devlet okullarindan gelen ögrenci gruplarina dersler, filmler, rehber esliginde dogada yürüyüsler ve pratik yaparak doganin bizler için önemi vurgulanip, korumanin yollari ögretiliyor. 70 kisilik egitim kapasitesine sahip Elsamere cografya, sanat, biyoloji ve tarim konularini içeren genis bir kitapliga da sahip. Detay bilgiye ekli e-mail edreslerinden ulasabilirsiniz.
http://www.elsamere.com/ http://www.elsatrust.org/
Gelelim filmin konusuna;
1956 yilinda annesi Kenya dogal parklarindan birinin av görevlisi George Adamson tarafindan öldürülünce minik Elsa ve kardesleri öksüz kaliyorlar. Minik aslanciklarin tek baslarina kalmasina gönlü razi olmayan George, aslanciklari esi Joy'a getiriyor. Aslanciklar büyüdügünde Elsa disinda kardeslerini dogaya birakiyorlar, ancak Joy ile Elsa arasindaki özel bag dolayisiyla Elsa'yi dogaya birakmaya el vermiyor Joy'un yüregi. Ancak bir süre sonra Elsa'nin ömür boyu onlarla kalamayacagina, onun da dogaya, asil yuvasina dönmesi gerektigine karar veriyorlar ve Elsa'yi vahsi dogada nasil hayatta kalabilecegini ögretiyorlar. Elsa, zamanla tek başına avlanmayı öğreniyor, sahipleriyle her karsilasmalarinda onlari taniyor, onlara asla hiçbir zarar vermiyor ve en nihayetinde kendisine bir eş de buluyor, hatta bebisleri de oluyor.
Hayatının büyük kısmını Afrika’da büyük kedileri incelemekle geçiren, Joy Adamson, özellikle Elsa ismini verdikleri ve bebekken alıp büyüttükleri aslanla ilgili anı kitabı, kisa sürede ‘Best Seller’ oluyor. Tüm dünyada büyük ilgi gören bu gerçek hikayeyi yapimcilar film yapmakta gecikmiyorlar. Filmin ‘Born Free’ adlı şarkısı dillere dolanıyor. Ve film, büyük gişe hasılatının yanında, aşağıdaki ödülleri de kazanıyor.

Filmin kazandığı ödüller:
En iyi film müziği Oscar ödülü: Born Free, besteci: John Barry , söz yazarı: Matt Monro
En iyi film şarkısı Oscar ödülüEn iyi film Altın Küre ödülü
En iyi kadın oyuncu Altın Küre ödülü Virgina McKenna (Joy Adamson rolüyle)
En orijinal şarkı Altın Küre ödülü: Born Free ile John Barry
En iyi film müziği Grammy Ödülü: Born Free ile John Barry
Filmdeki en büyük rollerden biri de Elsa rolündeki Mara isimli dişi aslanin
Filmin yönetmenleri: James H. Hill ve Tom McGowan
Filmde ve kitapta Joy ve George Adamson'a ne olduguna dair hiçbir bilgi yok. Ama ben hepsini ögrendim. Siz de merak ediyorsaniz Adamson ailesinin basina gelenleri bir sonraki yazimi takip edin, ltf.

21.10.08

Nefes Nefese

Geçen temmuz Cesme'den toparladigim kitaplari teker teker okuma zamanidir. Aralarindan seçtigim Ayse Kulin'in romani "Nefes Nefese"yi elimden birakamadan, bir solukta okudum.

Konusu kisaca söyle;
"Son Osmanlı paşalarından Fazıl Reşat'ın kızı Selva ile, aşık olduğu Musevi genci Rafael, evlenmelerine karşı çıkan aileleri tarafından dışlanınca Fransa'ya giderler. Ancak burada da huzur bulamayacak, İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, bu kez de Hitler'in ağına takılacaklardır. Etraflarını saran Nazi çemberi gitgide daralırken, her an tutuklanıp kamplara yollanma korkusuyla yaşamaktadırlar. İşte tam o yıllarda Türkiye'de Inönü ve kabinesi, savaşın ateşine bulaşmadan, Almanlarla Müttefikler arasında gerili ince ipte, bir cambaz maharetiyle yürümeye çalışmaktadır."
Ayşe Kulin bu yeni romanında, hem ülkeyi savaşın ortasından başarıyla geçiren kadronun hem de Selva ile Rafael'in zor aşkının peşine düşerek, İstanbul'dan Marsilya'ya, Ankara'dan Kahire'ye kadar uzanırken, kendi canları pahasına yüzlerce Yahudi'yi Nazi kıyımından kurtaran Türk diplomatlarının kahramanlıklarını da gün ışığına çıkarıyor.
"Nefes Nefese", yazarın diğer yapıtları gibi nefes nefese okuyacağınız, gerçek olaylarla örülmüş bir yakın tarihe isik tutan, aşk ve kaçış romanı...
Siddetle, henüz okumamislara tavsiye olunur efendim...

20.10.08

Kenya'nin Dünü ve Bugünü

Simdiye kadar Nairobi ve civarinda gezdigimiz yerlerle ilgili yazilar yazdim ve yazmaya da gezdikçe devam edecegim.Bu yazimda Kenya'nin geçmisi ve bugünüyle ilgili bilgi vermeye çalisacagim.
Kenya, Hint Okyanusu'na kiyisi olan, ekvator üzerinde bir doğu Afrika ülkesi. Güneyinde Tanzanya, batısında Uganda, kuzeybatısında Sudan, kuzeyinde Etiyopya ve doğusunda Somali ile komşu. Başkenti bizim de yasadigimiz sehir olan Nairobi.

Tarihçesi: Tarih öncesi dönemden bir çok dinozor ve timsah fosili bulunan ülkede, en eski fosil kalıntıları 200 milyon yıl önceye ait. En eski insan fosilleri Kenya'da Turkana gölü çevresinde bulunmuş.
M.Ö. 2000 lerde kuzey Afrika'dan göç eden halk Kenya'ya yerleşmiş. M.S. 1. yüzyılda Arap tüccarları Kenya sahillerine ticari ziyaretler yapmış, M.S. 8. yüzyılda Kenya sahillerindeki Arap ve Fars yerleşimleri giderek çoğalmış.
M.S. 10. yüzyılda bugünkü Kenya nüfusunun dörtte üçünü oluşturan Nilotic ve Bantu halkları Kenya'ya göç etmiş. Bir çok Arapça kelime içeren, Bantu dil ailesine mansub Swahili dili bu yillarda meydana gelmiş.
Sömürgecilik döneminde Kenya'ya ilk ayak basan Avrupalılardan biri Vasco da Gama. 1498 yilinda Ümit Burnu'nu dolasan Vasco da Gama Malindi ve Mombasa sehirlerine (Kenya'nin görülmeye deger kiyi sehri) çikmis ve buradan Hindistan'a olan deniz yolunu keşfetmis. Bu keşif Portekizlerin deniz ticaretindeki ağırlığını artırıcı önemli bir kilometre taşı. Portekizliler Kenya'nin Hint Okyanusu kisisindaki sehirlerde ticaret merkezleri kurmuşlar, kaleler yaptırmışlar. Bölgede resmi Portekiz varlığı 1505 yılında bugün Tanzanya'ya ait olan Kilwa adasının alınmasıyla başlamış. Daha sonra Mombasa'yı ve Hint okyanusunda Hindistan yolu üzerindeki başka adaları istila eden Portekizliler, böylece bu bölgedeki deniz ticaretindeki Araplarin ağırlığını ortadan kaldırmış. Deniz yollarını ve limanları kontrol ederek büyük vergi gelirleri elde etmişler. Bu dönemde bölgede Kenya sahillerindeki şehirler bağımsız beylikler olarak yönetilmiş. Yüzyılı aşkın süren Portekiz egemenliğinden sonra, Umman'in Kenya ve Tanzanya sahillerine saldırıları artmış ve 1730'da Portekizliler bu bölgeden tamamen sürülmüşler. Umman köle ticaretine hız vermiş ve 1839 yılında başkentlerini Zanzibar'a taşıyarak Kenya üzerindeki Arap egemenliğini artırmış.

1887’de bir İngiliz şirketi Kenyayı Araplardan kiralamış, 1895’te de bölgeyi tam kontroluna almış. Bundan sonra Kenya tam bir İngiliz sömürgesi olmuş.
1880'lere gelindiğinde İngilizler uluslararası köle ticaretini tamamen yasaklamis ve bu yasakların desteklenmesi ve denetlenmesi için bir dizi antlaşmalar yapılmis. "Protectorate/Hamilik Yasalari" adı altında bir çok ülkede kontrolü ellerine aldıkları gibi, Kenya'daki Umman varlığını da kontrol etme olanağı elde etmişler.
Ingilizler 1890'larda Kenya Uganda demir yolu inşasına başlamış, bu dönemde inşa için deneyimli işçi gereksinimi karşılamak amacıyla çok sayıda hintli Kenya'ya yerleştirilmiş. Günümüzde Kenya'da yasayan Hint popülasyonunun çok yüksek olmasini bu durum gayet güzel açikliyor.

Ingiltere'den bagimsizligin kazanilip, Kenya Cumhuriyeti'nin kurulus tarihi 12 Aralik 1963.

Kenya'da Etnik Gruplar: Kenya'da toplam 42 degisik etnik grup bulunmakta. Her etnik grup kendi arasinda kendi etnik dilini konusuyor. Kenya'nın en büyük etnik grubu Kikuyular, nüfusun %25'ini oluşturuyor. Kikuyular genellikle başkent Nairobi çevresinde yoğun olarak yaşiyorlar ve geleneksel olarak politik iktidarı elinde tutan grup olma özelligini koruyorlar.
Bati Kenya'da, Uganda sınırının güney kesimlerinde yaşayan Luhyalar ülkenin ikinci büyük etnik grubu.
Kenya'nın üçüncü büyük etnik grubunu oluşturan, Batı Kenya'da Victoria Gölü çevresinde yerleşmiş Luolar Uganda ve Tanzanya'da yasayan halkla da akrabalar.
Kenya'nın dördüncü büyük etnik grubu Kalenjinler, beşinci ise Kambalardır. Kambalar geleneksel olarak askeriyede söz sahibi roller üstlenmişler. Altıncı en büyük etnik grup olan Kisiiler nüfusun %6'sını oluşturur.
Siralamada ancak 20'lerde bulunan Masailer en küçük etnik gruplardan biri, ama bu gruplar arasinda da dünyada en polüler olani. Popüleritelerinin nedeni az bir nüfuza sahip olmalarina ragmen diger etnik gruplar arasinda geleneklerine en bagli olan ve bu gelenekleri günümüze kadar koruyani Masailer. Masai halkı modern yaşamın dışında kalıp geleneklere göre hayatlarını devam ettiren bir kabile olarak tanınıyor. Tanzanya ve Kenya'da yaşayan Masai halkının toplam sayısı 100 binin üzerinde. Masai kabilesinin en belirgin özelliği uzun boylu ve zayıf bireylerden oluşması. Süslenmeye meraklı olan Masai halkı ülkelerine gelen turistlerde de en çok takı ve giysilere dikkat ediyorlar. (Masailerle ilgili detay yazimi Masai Mara'yi gezdikten sonraya sakliyorum).

Kenya'daki resmi dilin Ingilizce ve Swahilice oldugundan bir önceki yazimda bahsetmistim.

Fiziki Yapi: Kenya topraklarının doğu ve batısı birbirinden çok farklı. Güneydoğuda Hint Okyanusu'na açılan dar kıyılar var. Kıyı şeridinden kuzey sınırına kadar uzanan iç bölge ülkenin yarısından fazlasını kaplayan kurak ovalardan meydana geliyor. Bütün Doğu Afrika’yı kaplayan, tabani göllerle kapli Rift Vadisi yaylaların tam ortasında bulunuyor. Ülkenin en büyük akarsuyu Tana ve Athi.
Kenya ve Elgon dağları ülkenin en yüksek kısımları. Kenya Dağının yüksekliği 5200 m, Elgon Dağının yüksekliği ise 4321 m. Batıdaki Nyanza Yaylası, dağlık bölgeden ve Rift Vâdisi'nden Uganda ve Tanzanya sınırındaki Victoria Gölüne kadar uzanıyor. Bu yaylada sulama meselesi olmadığı için çeşitli çiftlikler ve ormanlar, otlaklar yer alıyor.

İklim: Ülkede sıcaklık, denizden yükseklik durumuna göre değişiyor. Kıyı şeridinde sıcaklık ortalama 27°C’yi bulurken, dağlık bölgelerde 16°C’ye düşüyor. Yağışlar bölgeden bölgeye değişiyor. Yağışın en fazla olduğu bölge batı kısımları. Yıllık yağış ortalaması 1270 mm’yi buluyor.

Tabii Kaynakları:
Bitki örtüsü ve hayvanlar: Ülkenin bitki örtüsü, tropikal ormanlar, hindistancevizi ağaçlarıyla, savanalardan meydana geliyor. Buş bölgesinin iç kısımlarında dev baobab ağaçlarına rastlanıyor. Kıyı bölgelerinde ise palmiye ağaçlarına.

Kenya sürek avlarıyla ün yapmış bir ülke. Güney ve doğu bölgelerinde arslan, fil, su aygırı, zürafa, antilop, zebra ve daha birçok yabani hayvana rastlanıyor.

Madenler: Kenya yeraltı kaynakları bakımından fakir bir ülke. Az miktarda altın, bakır, amyant ve soda tozu çıkarılıyor.

Siyasi Hayat: İngiliz Milletler Topluluğuna bağlı kalarak 1963’te bağımsızlığını ilan eden ülkede 1964’te Cumhuriyet rejimi benimsenmiş. Yedi yıl süre için halk tarafından seçilen devlet başkanı hükümetin de başkanı. 171 üyeli millet meclisi yasama görevini yapmakta. Meclis üyeleri halk tarafından 5 yıl için seçiliyor.

Ekonomi: Ülkenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı. Sanayisi pek gelişmemis. Turizm önemli gelir kaynağı.

Tarım: Kenya topraklarının % 12 gibi az bir kısmının tarıma elverişli olmasına rağmen, halkın % 60’ı tarımla uğraşıyor. En çok üretilen ve ihraç edilen ürünler arasında çay, kahve ile böcek yiyen pire otu başta geliyor. Kenya, böcek yiyen pire otu üretimi ve ihracatında dünyada birinci sırayı alıyor. Diğer önemli tarım ürünleri, yerfıstığı, şekerkamışı, muz, mısır, buğday, pirinç, patates, pamuk ve yerfıstığı.

Hayvancılık: Hayvancılık hayli gelişmiş. En çok sığır, koyun ve keçi besleniyor.

Sanayi: Ülkede sanayi gelişmemiş. Sanayi, zirai hammaddelerin işlenmesi ve hafif tüketim maddeleri yapımıyla sınırlandırılmış. Bunun yanısıra petrol üretmese de petrol rafinerisi, motorlu araçlar montajı, çimento ve tekstil gibi sanayi dalları son yıllarda gelişmiş. Sanayi merkezi başşehir Nairobi ve Mombasa çevresinde toplanmış.

Ticaret: İhracatının çoğunluğunu tarım ürünleri meydana getiriyor. En çok ihraç ettiği ürünler; kahve, çay ile böcek yiyen pire otu. Bunun yanında sisal keneviri, söğüt kabuğu, konserve et ve deri de ihraç ediliyor. İhraç ettiği sınai ürünler ise benzin, çimento ve soda tozu. Dışardan ise ulaşım araçları, makineler, mamul maddeler, kimyevî maddeler satın alıyor. Doğu Afrika Ticaret Topluluğu'na üye olan Kenya’nın topluluk dışı ticaret yaptığı ülkeler arasında Almanya, İngiltere, ABD, Hollanda ve Japonya bulunuyor.

Bu kadar bilgi yeter sanirim. Hayli uzadi yazim, ama bunlari da yazmadan diger yazilari yazarken suçluluk hissediyordum adeta :-).

16.10.08

Kiswahili

Kenya'da resmi dil Ingilizce, bazi küçük kabileler disinda hemen hemen herkes Ingilizce konusuyor. Ingiltere'nin eski kolonisi olan Kenya'da Ingiliz etkisi sadece dilde görülmüyor. Trafikte, diger Kara Afrika ülkelerine göre daha disiplinli ve çaliskan oluslarinda, vs, vs de gözlemlenebiliyor bu etki. Neyse bu aslinda baska yazi konusu, gün olur deginirim belki. Ingilizce'nin resmi dil olmasi tabi ki bizler için büyük kolaylik. Eve gelen temizlikçiden tutun, sokaktaki çöpçüye kadar - egitimlileri saymiyorum, onlarin Ingilizcesi zaten cepte - herkes Ingilizce konusuyor, tabi agir bir aksanla. Bu agir aksanla konusulan Kara Afrika Ingilizcesi "pigeon English" / "kumru Ingilizcesi" diye adlandiriliyor. Ilk baslarda ne diyor bunlar diye düsünürken, simdilerde gayet güzel muhabbete giriyoruz lokallerle. Kara Afrika Ingilizcesi disinda Kenya'da konusulan lokal resmi dil Swahilice.

Doğu Afrika'da Tanzanya, Uganda, Kenya, Afrika Birligi'nde resmi dil olarak konusulan Swahili veya asil adiyla Kiswahili günümüzde 80 milyon insan tarafından konuşulmakta. Hatiri sayilir bir rakkam. Sanirim tüm dünyada Türkçe konusanlarin sayisi da asagi yukari Swahilice konusanlarla ayni. Hele Afrika'da ve Amerika'da açilan Türk okullari sayesinde Türkçe konusanlarin sayisi at basi farkla önde bile olabilir. Birçok kisinin ugramaya çekindigi Angola'da bile Türk okulu açilma girisimleri vardi ben oradayken. Afrika'nin dogu sahillerinde konusulan Swahili dili adini Arapça'da sahil anlamına gelen "sawahil"den aliyor. Sawahilin basina dil anlamina gelen "ki" ön eki eklendiginde swahili dili, yani sahil dili anlamina gelen Kiswahili olusuyor. Kisacasi Swahili Doğu Afrika'nın sahilinde konuşulan dili ifade etmekte.

Bantu dil ailesine dahil Swahili dilindeki kelimelerin %35'i Arapça'dan geçme. Farsça, Almanca, Portekizce, Hintce ve Ingilizce'den de etkilenmis Swahili yillar hatta yüzyillar içinde. Fonetik olarak Türkçe ile hayli benzerlik gösteren Swahili dilinde bazi kelimeler, özellikle Arapça orijinli olanlar anlam olarak da benzerlik gösteriyorlar.


Mesela;

askari = güvenlik

baba = baba

baya = kötü, çirkin, adi

bila = siz (bila-bedel deriz biz de)

biya = bira

chai = çay (okunuslari ayni)

cheki = çek

daftari = defter

dakika = dakika

daktari = doktor

dansi = dans

duka = dükkan

dunia = dünya (okunuslari ayni)

faida = fayda

fikiri = fikir

habari = haber

hakika = kakikat

hali ya hewa = hava durumu

haradali = hardal

hasa = has

hisi = his

hususan = özellikle

ilani = ilan

inshalla = insallah

vesaire, vesaire..... Bu liste uzaaaar gider. Kisacasi bizim Türkçe kelimelerin ardina "i" ekliyoruz, oluyor size Swahili.
"Hakuna Matata" yani "problem degil" ben bu dili çözerim kisa süre içinde :-).

CV'mdeki Ingilizce, Fransizca, az Portekizce'me Swahilice'yi de eklesem fena mi olur?

13.10.08

Açilisa Beklerim

Geçen persembe aksami ben Türkiye, esim Etopya semalarinda seyredip, Nairobi'de bulustuk. Bayram tatilim çok güzel geçti ama bu yazimda o konuya hiç girmeyecegim. Nairobi'ye döndügümüzden beri evimizi düzenlemeye, eksik gedigini gidermeye çabaliyoruz. Kisa sürede halledilecek gibi degil ama yine de bu arada evimizin yatak kapasitesini 4'e -ilgililere duyurulur- çikartip, atelyemi açilisa hazir hale getirdik. Calisma masam, masam boyalarimla heba olmasin diye -kendimi kaybedip, pek pis çalistigimi söylerler - dün aldigim, üzerinde içimdeki çocugu yansitan rengarenk su kaplubagali banyo perdesinden bozdugum ve masama adapte ettigim sümenim, sandalyem, sövalem, boyalarim, kisacasi gerekli tüm malzeme mevcut olsa da açilis için çok önemli bir eksigimin, ILHAMin gelmesini beklemedeyim... O gelir gelmez atelyemin açilisini yapapip, siz sanat severlere duyuracagim.

Atlantik Okyanusu üzerinden gelen ilham ile Angola'da ürettigim resimlerimi "Tuvalime Takilanlar"a tiklayarak birkez daha görebilirsiniz.

Hint Okyanusu üzerinden gelecek ilham rüzgarini dört gözle beklemedeyim:-).


7.10.08

Nairobi Yollarında

İstanbul - Alaçatı - Urla - İzmir - İstanbul duraklamalı ve koşuşturmacalı, eğlenceli ve keyifli bir bayram tatilinin sonunda Nairobi'ye dogru yollara koyulma vaktidir. Nairobi maceralarıma bir süre ara vermenin acısını yeni yazılarımda çıkartmak niyetindeyim. Neye niyet, neye kısmet, bekleyelim görelim...
İyi yolculuklar dileklerinizi canı gönülden kabul ettim...
Çok naziksiniz...