28.1.10

Kenya'nin en büyük gecekondu mahallesi, Kibera...

ya

Dün lokal bir rehber esliginde biri Belçikali, biri Cezayirli, biri Fransiz, digeri bendeniz Türk 4 hanim (bizim Karadeniz fikralari gibi basladim yazima) yaklasik 1.8 milyon nüfusuyla Kenya'nin en büyük, Afrika'nin da Güney Afrika'daki Soweto gecekondu mahallesinden sonra ikinci büyük gecekondu mahallesi Kibera'daydik. Aslinda 2.5 kilometrekareye yayilmis, yaklasik 1,8 milyon nüfusu barindiran bu bölgeye gecekondu mahallesi demek haksizlik olur. Kibera Nairobi merkezinin 5 km güney batisinda adeta bir gecekondu sehri. Nairobi'nin %1'lik alanini kaplayan Kibera ters orantili olarak Nairobi nüfusunun 1/4'ini barindiriyor.

Nairobi'ye geldigimden beri gezme hayalleri kurdugum, ama çekindigim, belki de vakit bulamadigim, dolayisiyla da bir türlü gerçeklestiremedigim Kibera gezisi nihayet Nairobi Accueil'ün tertipledigi organizasyonla gerçege dönüstü. Nairobi'nin diger yüzü Kibera'yi görmeden, Nairobi'de yasadim, ben avucumun içi gibi bilirim diyemezsiniz. Evet, ben artik Nairobi'yi iyi bilirim diyebiliyorum. Yola çikmadan önce grubumuza gönderilen (yaniniza fotograf makinasi almayin, alacaksaniz da küçük bir sey olsun, degerli, degersiz hiçbir taki takmayin, ulu orta fotograf çekmeyin, izin isteyin fotograf çekmeden önce, yaniniza fazla para almayin, büyük çanta tasimayin, hatta münkünse çantasiz gelin, eski püskü kiyafetler giyin gibi) uyari mesajlariyla biraz ürktük açikçasi. Ancak bir kez karar vermistik, "bu yoldan dönenin kaşığı kırılsın!" dedik ve uyarilari dikkate alarak giyinip, kusanip yola koyulduk. Bulusma noktasinda bizi rehberimiz Cartoon karsiladi. Yanlis anlamayin her ne kadar adi ve görüntüsüyle çizgi filmden firlama komik bir tip de olsa Cartoon bir çizgi film karakteri degil, sizin benim gibi kanli, canli, gerçek bir Kenyali. Neyse, Cartoon'un pesine pesi sira takilip bulusma noktamizin hemen yanindan Kibera'ya kalkan bir matatuda (Kenyali minibüs) aldik solugu. Benim için matatuya binmek de bir ilkti. Bu vesileyle matatuya nasil binilir, hatta nasil inilir hepsini ögrendim. Herseyin bir adabi var ama degil mi? Efendim matatudan inmek istediginizde öyle bizdeki gibi "Hoooop sagda inecek var!" ya da "Soför bey müsahit bir yerde inebilir miyim?" denmiyor. Inmek istediginizde matatunun tavanini yumruklamaniz yeterli oluyor, bu kadar basit iste.

Matatudan Kibera'nin kalbinin attigi alis veris bölgesinde indik. Sagli sollu çinko plakalarla insa edilmis dükkanlar, dükkanlarin hemen yaninda büyük bir kilise. Sebzeci, meyvecinin hemen yaninda sokaga dikis makinasini kurmus bir terzi kendini son aldigi siparise vermis, onun yaninda cep telefonu kontürü satan bir dükkan, bakkal, çakkal ne ararsaniz orada toplasmis. Mahallenin içine girmeden önce isabetli bir kararla bir bakkalin önünde durup herkese bir sise su aliyoruz. Hava çok sicak. Cartoon bu dükkanlarin bulundugu bölgenin, hatta kilisenin 2008 yili seçim sonrasi Kikuyu ve Luo kabileleri (en büyük 1. ve 2. kabileler) arasinda yasanan etnik çatisma sirasinda yandigini, yikildigini, yerle bir oldugunu anlatti. Su an hersey yerli yerinde, o halini tahayyül etmesi biraz zor. Bu etnik kargasa Kikuyu baskaninin cumhurbaskani, Luo baskaninin da basbakan olmasiyla son buluyor. Catismalardan önce Kibera'da ticareti ellerinde bulunduran Kikuyu kabilesi çatismalarla birlikte Kibera'yi terk etmis. Ortalik durulduktan sonra da yavas yavas Kibera'ya geri dönmeye baslamislar. Simdi hersey süt liman, kardesçe geçinip gidiyorlar.


_
_


Neyse biz gezimize Kibera'nin bati yakasiyla basliyoruz ve içerilere dogru nüfuz ediyoruz. Dar toprak yollardan ilerliyoruz. Sansliyiz yagisli sezona denk gelmedigi için bu gezinin. Kuvvetle muhtemel tuvaletlerden sizan pis sularin üstünden atliya siçriya yürüyoruz. Camurla sivali, dami çinkodan evler birbirine bitisik olarak kurulmus. Bu sicakta o çinko çatili evlerde sicaktan telef olmak içten bile degil. Kendi içinde 13 köye ayrilan Kibera'nin hepsini bir günde gezmenin imkani yok. Ilk duragimiz, gençlerin dans, akrobasi ve tiyatral gösterilerini izlemek üzere Kibera Hamlet. "Kibera Hamlet" gecekondu gençliginin potansiyellerini ortaya çikararak onlari zihinsel, sosyal ve fiziksel anlamda gelistiren bir egitim programi uyguluyor. Cocuklarin gösterilerini yari hüzünlü, yari sevinçle izliyoruz. Yeterki istensin, yokluk içinde bile istenirse nelerin yapilabileceginin kaniti karsimizda. Ellerimiz aciyana kadar alkisliyoruz. Cocuklar mutlu, onlarin o gülen gözlerininin üzerimizde biraktigi buruk ama mutlu duygularla Kibera Hamlet'in derme çatma, çinko çatili, yer yer kirilmis beton zeminli barakasindan ayriliyoruz. Istikamet "Kibera Hamlet" adina satis yapilan minik dükkan. Yardim amaçli herkes ufak tefek bir seyler satin aliyor.


Kibera'yi iyice taniyabilmek için bir ev ziyaretinde bulunuyoruz. Elimiz bos gitmeyelim düsüncesiyle yoldan un, pirinç, vs alip gidiyoruz. Sadece yaklasik 9/10 m2'lik bir odadan olusan evin sahibi hanim 25 yaslarinda, iki çocuk sahibi. Evde mutfak yok, tuvalet yok, sadece bir oda, 4 nüfus burada bariniyor. Kösede 2 kisilik bir yatak, yatagin üstünde geceleri asagi indirilen bir perde var. Cocuklar televizyonun karsisina konulmus koltukta uyuyorlar. Büyük kizi okulda, 5 aylik minik oglu ise annesi ev islerini rahat yapabilsin diye anneanneye birakilmis. Evin 1 aylik kirasi 600 Kes, yani yaklasik 12 TL. Aaa ne kadar ucuz demeyin! Olmayinca 600 Kes bile fazla geliyor insanlara. Karsilikli birbirlerimizin hayatlarini tanimak adina sorular soruyoruz. Dünyalar apayri. Kendi hayatlarimizi kelimeleri ustaca seçerek, onu üzmeyecek sekilde anlatmaya çabaliyoruz. Hüzünleniyoruz. Kibera'nin kurulu oldugu arazinin sahibi hükümet. Bazi akillilar hükümetten kiraladiklari yerleri Kibera halkina biraz daha yüksek fiyatla kiraya veriyorlar. Mafya her yerde mafya iste. 2009 yilinda hükümet Kibera'da yeni betonarme binalar yapmaya baslamis. Ancak Kibera'lilar bu evlere tasinmak istemiyorlar. Nedeni yeni evin hayatlarini daha da zorlastiracagi düsüncesi. Su olmadigindan 4 Kes'e aldiklari 20ltlik bidonlari bu sefer üst kattaki dairelere tasimak zorunda kalacaklarini, bunun da hayatlarina ekstra bir külfet getirecegi düsüncesindeler. Halbuki su an düz ayak evlerde yasadiklarindan en azindan daha az zorlaniyorlar evi çekip çevirmekte. Eskiden güvenlik çok büyük problemmis Kibela halki için bile. Hirsizlik had safhadaymis. Ancak yakalayabildiklari hirsizlari acimasiz Kibera kanunlarina göre cezalandirmaya basladiklarindan beri hirsizligin neredeyse kökünü kurutmuslar. Güler yüzlü ev sahibine tesekkür edip yolumuza devam ediyoruz.

_

Bir sonraki duragimiz hayvan kemiklerinden taki üretim atölyesi. Atölyeye dogru yol alirken Mombasa-Uganda arasinda isleyen tren yolunun hemen yanindan geçiyoruz. Tam o esnada eski mi eski bir yük treni tozu, dumana katarak geçiyor yanimizdan. Ne saç, ne bas, ne üst hiç birsey sabah ki gibi degil artik. Nairobi Accueil'ün uyari yazisinda neden eski püskü giyinin denildigini simdi anliyorum. Olsun umurumda bile degil, ilginç bir yer, ilginç bir deneyim, varsin saç bas dagilsin, üstümüz basimiz toz içinde kalsin. Hemen sagima soluma bakip yelegimin altina gizledigim fotograf makinami çikartip deklansöre pesi sira basiyorum tren gözden kaybolana kadar.

Yol kenarlarina umumi tuvaletler insa edilmis. Evlerin tuvaletleri bu umumi tuvaletlerden ayri. Yaklasik 10 ev ayni tuvaleti kullaniyor. Zor bir durum. Yol kenarlari her türlü çer, çöple dolu. Rehberimize neden çöpleri sokaklara attiklarini soruyorum. Belediye'nin onlarin çöp sorunuyla ilgilenmedigini, eski aliskanlik, atalarindan böyle gördüklerini ve bu gelenegi sürdürdüklerini söylüyor. Özellikle yagisli sezonda kolera vs bulasici hastaliklarda artis oluyormus. Olmaz mi, hem de alasi olur bu kosullarda. Kenya'nin toplam 2.2 milyon AIDS'li nüfusunun 1/5 kadari da Kibera'da yasiyormus.

Tren geçip gidiyor, biz de tren yolunun yanindan ilerleyip hayvan kemiklerinden taki üretim atölyesine ulasiyoruz. Calisanlarin üstü basi, saçlari, kaslari bembeyaz. Biz de içeri girip çikmamizla bembeyaz oluyoruz. Hayvan kemikleri özel hizarlarla kesilip, içlerindeki ilikleri çikartilip zimparalanip, taki yapilmak üzere boncuk haline dönüstürülmeye hazir hale getiriliyor. Boncuklar daha sonra kazanlarda özel kimyasallarla kaynatilip renkleri beyazlatiliyor. Ardindan bazilari boya kazaninda boyaniyor. En son asama takilarin hazirlanip tezgahlarda müsterilerle bulusmak üzere yerlerini almasi. Burada da iyi bir pazarlikla ufak tefek alis veris yapip yine yolumuza devam ediyoruz.

_
_
_
_

Istikamet ressamlarin atölyesi. Iki katli bir bina. Ilgi alanima girdigi için resimleri inceleyip sanatçilarla linol baski teknikleri üzerine derin bir sohbete tam dalmisken atölyeden cebren ve hileyle kopartiliyorum.

Son durak müzik stüdyosu. Lokal sanatçilarin bir araya gelerek kaydettikleri parçalari dileyip, klipleri seyrediyoruz.
Gezimize son noktayi Kibera halkinin 2008 seçimleri sonrasindaki halini, insanlarin neler çektigini, pisi pisine hayatlarini nasil kaybettiklerini gözler önüne seren kisa metrajli filmle koyuyoruz. Hani yazimin basinda "Kibera'nin o yerle bir olmus halini tahayyül etmek zor." demistim ya. Hakliymisim. Filmi izledikten sonra bu vahseti görmeden akilda canlandirmanin gerçekten zor olduguna karar veriyorum. Bogazimiza oturmus koskoca bir yumrukla, yutkunmakta zorlanir bir halde, Kibera'yi tanimaktan mutlu ama bir o kadar da hüzünlü evlerimizin yolunu tutuyoruz.

22.1.10

Cüret

Özlem Pansiyon geçenlerde "Cüret" konusuna blogunda aynen söyle deginmisti;
"Her ne yapabiliyor ya da yapabileceğini hayal ediyorsan, yapmaya başla. Cürette deha, güç ve sihir vardır."- Goethe.


***

2010 için ben de kendime iki baba hedef koydum, hem de cüretlisinden. Neler mi onlar diye sormayin sakin simdi! Zamani geldiginde 1.cüret ve 2.cüret adi altinda yazilarimda duyurumu yaparim, siz de ögrenirsiniz böylece cüretlerimi.
Cüretlerimin yolu açik ola!
Ya siz, sizin 2010 cüretleriniz neler???

19.1.10

Buzullarin erimesinin dünya üzerindeki sonuçlari neler olacak?

Buzulların erimesiyle dünyanın dengesinin alt üst olacağı bir gerçek.. Deniz suları yükselecek, tüm dünyada denize kıyısı olan kentler bu durumdan fena etkilenecek.. Belkide sonsuza dek suyun altında kalacaklar.. Bilimadamlarının merakla takip ettiği en önemli konu ise; dünyadaki bazı ülkerin tüm topraklarının deniz seviyesinde olması, denizlerin yükselmesi dahilinde bu ülkerin tamamen yok olacağı..

Amerikalı bilimadamları, Grönland ve Antarktika’daki (Güney Kutbu) buzulların peşi sıra parçalanmasından endişe ettiklerini ve bunun okyanuslardaki su seviyesinin bugün öngörülenden daha çabuk yükselmesine neden olabileceğini açıkladılar.

Science dergisindeki habere göre, ABD’nin Oregon Üniversitesi’nden buzulbilimci Peter Clark’ın da aralarında bulunduğu bilimadamları, Grönland ve Antarktika kıyılarındaki buzul tabakalarının son yıllarda inceldiğinin gözlemlendiğini belirtti.

Bu bölgelerdeki buzulların incelmesinin büyük buz kütlelerini etkileyebileceğini ve birçok buzulun zincirleme reaksiyonla eriyebileceğini belirten Clark’a göre, büyük buz tabakalarındaki incelme, okyanusların su seviyesinin bugün öngörülenden çok daha fazla ve çabuk yükselmesine neden olabilir.

Bilimadamları, gelecek 200 yılda küresel ısınma nedeniyle özellikle Grönland’daki buzulların erimesinin, okyanusların su seviyesinin yükselmesine yol açacağını, aynı senaryoya göre Antartika’daki buzulların enişlemesinin dengeleyici unsur olacağını düşünüyor. Bu durumda okyanuslarda su seviyesinin gelecek 200 yılda yaklaşık 50 cm yükseleceği tahmin ediliyor. Buzulbilimci Peter Clark, işaretlerin gösterdiği gibi hem Grönland’da hem Antarktika’daki buzulların erimesinin, okyanusların su seviyesinin gelecek 200 yılda 1 metre yükselmesine yol açabileceğini, 1000 yıl içinde Grönland’daki buzulların tamamen eriyebileceğini ve okyanusların su seviyesinin 6 metre yükselebileceğini belirtiyor..

Bu bilgilendirici yaziyi http://www.kureselfelaket.com/ sitesinden aldim. Siz de üye olup detayli bilgilenebilirsiniz.
Ha, bizler neler mi yapmaliyiz? Bu sitede tek tek siralamislar.
Söyle ki;
* Enerji dostu ampuller kullanılmalı.
* Televizyonlar bekleme konumunda bırakılmamalı.
* Doğru ışıklandırma kullanılmalı.Klima yerine vantilatör kullanılmalı.
* Evler ısı kaybına karşı yalıtılmalı.
* Eşyalar, radyatörleri kapatmayacak şekilde yerleştirilmeli.
* Su kaynaklarının kıtlığı da bir başka önemli sorun. Ancak, alınabilecek önlemler de yok değil.
* Diş fırçalama, bulaşık yıkama, traş esnasında musluk açık bırakılmamalı.Daha az su tüketen yeni teknoloji klozetler kullanılmalı.
* Klozetlere asılan temizleme maddeleri kullanılmamalı.
* Çamaşır suyu tüketimi en aza indirilmeli.
* Akan tesisatlar onarılmalı.Hortumla sulama ve yıkama yapılmamalı.
* Suyu, kireç ve bakterilerden arındıran filtreler kullanılmalı.
* Çevre örgütleri, tüketicileri ulaşım sektörü konusunda da uyarıyor.
* Bu sektör, yenilenemeyen enerji kaynaklarının baş tüketicisi ve sektörde kullanılan gazların emisyonları, hava kirliliğine, iklim değişikliklerine neden oluyor.
* Toplu taşıma araçları tercih edilmeli.Kısa mesafelere arabayla gitmek yerine, yürümeli.
* Kurşunsuz benzin tüketen araçlar tercih edilmeli.
* Aracın taşıma kapasitesi aşılmamalı.
* Uzun duraklamalarda aracın kontağı kapatılmalı.
* Çevre örgütleri, tüketicilere geri dönüşümü bir yaşam tarzı olarak benimsemelerini, alışveriş sırasında aşırı tüketimden kaçmalarını öğütlüyor.
* Tüketicilerin özenli davranması gereken en önemli konuların başındaysa ambalaj tüketimi geliyor. Zira plastik ambalajların doğada kaybolma süresi bin yılı buluyor.
* Tüketiciler, uzun ömürlü ürünlere yönelmeli.
* Geri dönüştürülemeyen ambalajlarda satılan ürünler alınmamalı.
* Başta PVC olmak üzere, plastik ambalajlardan kaçınmalı.
* Şişe ve kavanoz gibi cam ürünler tercih edilmeli.
* Plastik poşet ve yiyecek kapları gibi ürünler yeniden kullanılmalı.
* Alışverişlerde plastik poşet kullanılmamalı.
* Cam malzemeler, organik çöplerle birlikte atılmamalı.
* Gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelen bilgisayarların yarattığı kirlilik de azımsanacak gibi değil.
* Elektrik tüketimi daha düşük modeller alınmalı.
* Yazıcıdan kağıt çıktısı alınması asgariye indirilmeli.
* Bilgisayarlar bekleme konumunda bırakılmamalı.
* Kullanılmayan bilgisayarlar atılmamalı..
Haydi elele üstümüze düsenleri tek tek uygulamaya...

17.1.10

"Fornasetti Güzeli" ya da "Silüet 2"

Geçen sene Fornasetti güzelini tuvalime aktarmistim. Bu tabloya baslarken ilk basta düsüncem Fornasetti güzelimi yanliz birakmamak ve yanina bir de erkegini resmetmekti. Düsündüm, düsündüm ve yine düsündüm, sonunda erkegiyle ugrasmak yerine Fornasetti güzelimi bir de cepheden resmetmeye karar verdim.

Yapar yapmaz da iki tabloyu odamizin duvarina astim :-).



2010'un ilk ürünü "Silüet 2"...

16.1.10

Bizim Fadime...

Geçen hafta biri Rus, digeri Polonyali, öteki Fransiz, ilave iki Isviçreli, bendeniz Türk ve bitmedi bir Kolombiyali arkadasla bir kafede bulustuk. Amaç 1/2 saat sohbet edip, keyifli zaman geçirmekti. Bir an durup halimize söyle bir baktim. Masada Rusça, Ingilizce, Ispanyolca ve Fransizca ayni anda konusuluyordu. Konusmayi hiç sevmeyen bu 7 hanim yanindakilerin sohbetine hangi lisanda olursa olsun dahil oluyor, ardindan da apayri bir dilde kendi sohbetine öteki yanindaki hanimla devam ediyordu. Kendimi bizim Karadeniz fikralarinin birinde, hatta bas rolde, Temel ya da Dursun'un karisi Fadime gibi hissettim.
Hepinize iki Karadeniz fikrasiyla iyi pazarlar!!!

FADİME'DEN E-POSTA...
Şubat ayının soğuk günlerinde, ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde, ayrı ayrı iş gezilerinde olan Dursun'la karısı, Florida'da buluşup yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölgede, bir kaç gün geçirmeye karar verirler.
Eşi, Dursun'dan önce gider Florida'ya ve ertesi gün için Dursun'a da yer ayırttıktan sonra, ona bir e-posta gönderir. Fakat mesaj, adreste bir harfi yanlış yazdığı için, Dursun yerine, bir gün önce karısı ölen Temel'e gider. Yaşı da epeyce ilerlemiş bulunan Temel, bilgisayar ekranında mesajı okuyunca, korkunç bir çığlık atar ve düşüp bayılır. Zaten çok üzgün olan Temel'in bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes yerde yatan Temel'e yardım için koşuşturmaya başlar.
Temel, bir süre sonra kendine gelir ve niçin çığlık attığını soranlara, bilgisayar ekranını gösterir:
"Sevgili Kocacığım,
Bugün, buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili tüm işlemleri tamamladım, sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak... Seni dört gözle bekliyorum..." (Karın)


VERGİ
Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel.. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır:
-Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız...
Derken Avrupalı söz alır ve:
- Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız...
Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya:
-Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner...

10.1.10

Etiyopyalilar...

Aralik 2009'da Noel tatili için Fransa'ya gidipte donmadan önce yaptigim son tablom, konu yine Etiyopyalilar. Etiyopya halki beni çok etkiliyor. Bu sefer ne resmedeyim diye düsündügümde "Hah buldum! Etiyopyalilar." diye karar kiliyorum. Afrika'da en çok gezmek istedigim yer, Etiopya'nin güneyi, Omo Vadisi'ne gittikten sonra hele uzun bir süre daha Etiyopyalilari tasirim tuvalime diye düsünüyorum.

60x60 cm tuval üzerine akrilik...

7.1.10

2009'de neler okumusum?

    2009'da okuduklarimi listelemek istedim ancak kitaplarin yarisi Nairobi'de, yarisi Fransa'daki evde, hatta bir kismi da Istanbul'da olunca ancak bu kadarini hatirlayabildim. Bir sene boyunca 19 ve hatirlayamadigin bir kaç kitap gözüme açikçasi az göründü. Noel tatiline Fransa'ya giderken THY'in Nairobi-Ist hattini kullandik bu sefer, dolayisiyla Ist-Paris aktarmasini beklerken havaalani DNR'dan bol bol kitap stogu yaptim. Sira geldi simdi onlarin teker teker sayfalarini çevirip gizli dünyalarina dalmaya.
    2010 umarim hepimiz için bol kitapli bir yil olur.

  1. Masumiyet Müzesi - Orhan Pamuk

  2. Zarife - Deniz Kavukçuoglu

  3. Nefes Nefese - Ayse Kulin

  4. Sevdalinka - Ayse Kulin

  5. Bizim Gizli Bahçemizden - Nermin Bezmen

  6. Umut - Ayse Kulin

  7. Türkan - Ayse Kulin

  8. Günes Yiyen Cingene - Buket Uzuner

  9. Son Ada - Zülfü Livaneli

  10. Ask - Elif Safak

  11. Cemile - Orhan Kemal

  12. Murtaza - Orhan Kemal

  13. Eskici ve Ogullari - Orhan Kemal

  14. Yalnizlik Kederi - Fazil Say

  15. Kiraze - Solmaz Kâmuran

  16. The Alchemist - Paolo Coelho

  17. Piraye - Canan Tan

  18. Slave - Damien Lewis

  19. Bab-i Esrar - Ahmet Ümit