Nairobi'deki son günümüzde taşınma stresinden sanırım biraz etkilenmiştim. Nasıl bir baş ağrısı, nasıl bir halsizlik... Sanki eşyaları Nairobi'den Addis Ababa'ya sırtımda taşıyorum. Baş ağrısına yenik düşüp balkondaki ferforje koltuğun üzerine açılmamış kolilerden kendime yatak yapmış tam kıvrılıvermiştim ki elemanlar koltuğu altımdan söker gibi alıp tıra yerleştirdiler. Halbuki o ferforje koltuk bana nasıl da kuştüyü yatak gibi gelmişti. Yves sonunda çözümü bana bizim eski yatak odasının banyosunun yerine kolilerden yatak yapmakta buldu. Orada içim geçmiş biraz kestirmişim. Taşınma şirketi eşyaları teslim alır almaz biz de soluğu otelde aldık. Akşam yemeğine çıkacak halim olmadığından oda servisinden birşeyler istedik. Ama nafile, yemek yiyecek halim yok. Ayrıca odadaki yemek kokusu baş ağrımı daha da şiddetlendirdi. Ağrı kesicileri nereye koyduğumu bulamamak baş ağrımın üzerine adeta tüy dikti. Neyse aç biilaç ağrımla cebelleşerek bir gece geçirdim.
Ertesi gün Nairobi'deki arkadaşımız Esra'nın evinde diğer Türk arkadaşlarla buluştuk, neşeli bir gün geçirdik. Otele dönerken, hani derler ya, Nairobi'deki yaklaşık 4 yıllık yaşantımız gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti. Duygusal ben tabi ki bu filmi seyrederken gözyaşlarıma hakim olamadım. Bu yeni bir hikaye değil, ben böyleyim :-).
17 Mayıs 2012 sabaha karşı THY ile İstanbul üzeri Paris'e, Paris'den de araba kiralayarak Fransa'nın kuzeyine, Dinard'a uzun yolları katederek vasıl olduk. İki ülke arasında biraz nefes almak ve Fransa'da baharı yaşarız düşüncesiyle düşmüştük yollara. Her ne kadar tatilimizin başında baharı değil ama uzun zamandır yaşayamadığımız kışı yaşatsa da Fransa bize yine de evde olmak duygusu güzeldi. Kaloriferi yaktık, kalın, kışlık kıyafetlerimize bürünüp şartlara uyduk. Tatilin ilk yarısındaki kış bir anda kendini yazdan kalma günlere bıraktı. İnsanlar açılıp, saçıldılar, tabi ki biz de. Bisikletler çıktı, Manş Denizi boyunda yürüyüşler, güneşin ilk parıltısını görüp de plajlara akın edenler... Etraf birden cıvıl cıvıl oldu. Dinard'ın hem kışını hem yazını fotoğrafladık uzun yürüyüşler yaptığımız Manş Denizi boyunca.
Bu sene bahçedeki kamelyaları da görmek kısmetmiş...
Dinard'da, Manş Denizi kıyısındaki şatovari evler...
Korsanların şehri St.Malo'da kışın vahşileşen denize karşı savaş veren dalga kırınlar...
Dinard sahilden karşı şehir St. Malo'nun silüeti...
Kıyıdaki martılar...
St.Malo Sillion plajı kıyısındaki hep beğeniyle baktığım evler...
Birkaç saatlik Paris kaçamağı sırasında Seine Nehri kıyısında minik bir gezinti...
Yeterince enerji topladık şimdi Etiyopya'ya yerleşme zamanıdır...
3 yorum:
neler yapmışın sen böyle figoltx :))
Cogu gitmis azi kalmis,kolay isler degil yorucu ama..Bu ara dinlenme iyi gelmistir,ha gayret :)hadi kolay gelsin yeniden yeni hayatinda güzel baslangiclar sana,sevgiler.
Ya Buket'cim dinlendik geldik. Çok iyi geldi...Sevgiler...
Asiye'cim dediğin gibi çoğu gitti azı kaldı. Yüzdük kuyruğuna geldik. Hele bir gönlümüze göre bir ev bulalım, tamamdır...Sevgiler...
Yorum Gönder