31.8.09

Insanligin Besigine Yolculuk (7) - Awra Amba



Etiyopya'yi kesfe devam. Sabah Bahir Dar'dan Gondar'a dogru yola çikiyoruz. Bahir Dar'in 73 km dogusunda yer alan , 400 kisinin yasadigi Awra Amba Köyü'nde durakliyoruz. Awra Amba'nin kurucusu ve halen toplulugun baskani Ato Zumra bu köyün hayallerini 4 yasindayken kurmaya baslamis. Zumra'nin annesi ve babasi çiftçiymis. Hem annesi hem babasi tarlada çalistiktan sonra evlerine geldiklerinde babasinin günlük mesaisi bitiyor, ancak annesi bu sefer de evde çalismaya devam ediyormus. (Kadinlarin kaderi her yerde ayni demek ki). Annesi yemek pisiriyor, çocuklarla ilgileniyor, evi temizliyor, bulasiklari ve çamasirlari yikiyor hatta hizini alamayip esinin ayaklarini bile o yikiyormus. Zumra o küçücük yasinda bir yerlerde birseylerin yanlis oldugunu farketmis ve ütopik köy Awra Amba'nin hayallerini kurmaya böylelikle baslamis.


Sosyal-ekonomik problemlerin herkesin birbirine yardimlasmasiyla asilacagi düsünülerek, Etiyopya'daki diger topluluklara zit bir ilkeyle, esitlik ilkesiyle 1980 yilinda kurulmus Awra Amba. Kadinlarin erkeklerin hizmetçisi gibi görüldügü bir ülkede her konuda esitligi ilke edinmis Awra Amba toplulugu. Calismanin gerçek ibadet oldugunu düsünen Awra Ambalilar hiç bir dine inanmiyorlar. Yalan söylememek, hirsizlik yapmamak, çok çalismak, yardimlasmak, temizlik onlar için en büyük ibadet. Dolayisiyla hayli sofu bir ülke olan Etiyopya'da hiçbir dini kabul etmeyen böyle bir topluluk ilk basta tepkileri üzerine çekmis ve yerlesmeleri için bir dönem bataklik olan, sitmanin yaygin oldugu, tarima elverissiz bir alan verilmis. Onlar da hayatlarini sadece tarim üzerine kurmayip dokuma tezgahlari edinip dokuma isine girmisler. Dokuma isinde de cinsiyet ayrimi yok. Kadin erkek hep birlikte çalisiyor. Erkekler bir kösede ip egirirken, kadinlar da dokuma tezgahlarinin basinda çalisiyorlar. Dokumaciliga ilaveten degirmenlerinde diger köylere hizmet veriyorlar.




Tüm dinleri inceleyip, kendilerine uygun gördükleri kisimlarini kendilerine ilke edinmisler ve "The Golden Rule/Altin Kural" basligi altinda bunlari toplamislar.

Evlerinin içinin ve disinin temizligi çok önemli Awra Ambalilar için. Gezdigimiz evin içi derli toplu, tertemizdi. Köylüler daha fazla para kazanip kanalizasyon sistemlerini, evlere musluklardan akacak su sistemini kurmayi ve kendi okullarini insa etmeyi hedeflemisler. Biz köyü gezerken suyu evlere tasiyacak sistem için çoluk çocuk elbirligiyle topragi kaziyorlardi. Bu sezon egitime baslayacak olan okullarini da gururla gösterdiler bize. Aslinda onlar için egitim anaolkulunda basliyor. Ana okulunda kendi ilkelerini ögretmeye çalisiyorlar minik Awra Ambalilara. Kendi kurduklari kütüphanelerinde herkese yönelik egitici kitaplar mevcut. Kitap bagisi kabul ediyorlar ancak bu kitaplarin kütüphane raflarinda yerlerini almasi için Awra Amba egitim kurulunun onayindan geçmesi gerekiyor. Awra Ambalilar kendine bakamayan, yemek pisiremeyen yaslilar ve yetim kalmis çocuklar için de bir ev insa etmisler.




Bir Awra Amba evinin içi...

_

_

_

Awra Ambali minikler


_



_



_











Kendi revirlerini kurmuslar. Awra Amba'nin ilkelerini kendine uygun gören disaridan bir hemsire topluluga katilmis ve Awra Ambalilara hizmet vermeye baslamis.



Revirleri...



Her evin kendine ait ayri tuvaleti var...


Cocuklar su tesisati için kazi asamasinda...




_


Yaslilar için huzurevi ve ayni zamanda eger bir minik Awra Ambali yetim kalirsa bu çati altinda 18 yasina kadar barinabilecek.


Rehberimiz bize anaokulunu tanitirken...




Kütüphaneleri...

Dokuma tezgahlari...

_









Tarlada ailecek çalisiyorlar...


Insaati yeni bitmis, egitim sezonuna hazir okullari.


Zumra bir ay 30 günden olusuyorsa, 30 gün de çalismaliyiz diyor. Hiç tatil yok Awra Amba'da. Ne bayram, ne seyran, ne yeni yil, hiçbir gün kutlamak adina özel degil Awra Ambalilar için. Esim, en azindan köyün kurulus gününü kutlayabilirsiniz diye önerdi Awra Ambali genç rehberimize.
Kizlar 18 yasindan evvel, erkekler ise 22 yasindan evvel evlenemiyorlar. Öyle dügüne gereksiz para harcamiyorlar. Köyün üyeleri yardim yapiyor genç çifte hayatlarini kurabilmeleri için.


Awra Amba köyü ilkeleri dogrultusunda elde ettigi basari dolayisiyla bir çok arastirmaya konu olmus. Etiyopya'nin bazi Hristiyan ve Müslüman liderleri Awra Amba'yi ziyaret ederek esitlik ilkesiyle çalisarak fakirlikle nasil basa çiktiklarini anlamaya çalismislar. Dünya Bankasi kirsal bölge gelisim danismani Mohammed Mussa ise köyle ilgili bir rapor hazirlamis. Mohammed raporunda Awra Amba'nin cinsiyetler arasi esitlik, is ahlaki ve sosyal sigorta sistemiyle sadece Etiyopya'daki diger topluluklara degil, ayni zamanda Etiyopya disi topluluklara da bir örnek teskil ettigini yazmis.


Thomas More'un 16.yy'da hayalindeki ideal toplulugu kaleme aldigi Utopia'yi sadece satir aralarinda birakmayip, bir benzerini hayata geçirdigi için Ato Zumra'yi ayakta alkisliyorum.


Awra Amba'nin ani defterine düsüncelerimi yazarken...


Not: Ato Zumra'nin Awra Amba 'yi youtube'da anlattigi kisa tanitim filmini kaçirmamanizi tavsiye ederim.

30.8.09

Insanligin Besigine Yolculuk (6) - Bahir Dar-Tana Gölü


Mavi Nil'in kaynagi, Etiyopya'nin en büyük gölü, Hristiyan Etiopyalilarin yüzyillardir ruhani siginagi, Bahir Dar sinirlari dahilindeki Tana Gölü'ndeyiz. Tana Gölü, Viktorya ve onu takip eden Tanganyika Gölü'den sonra Afrika Kitasi'nin üçüncü büyük gölü. Etiyopya'nin kuzey batisinda, yaklasik 1840 metre rakimda konuslanan Tana Gölü 84 kilometre uzunluga ve 66 kilometre genislige sahip. Göl üzerine insa edilen bir bentle Mavi Nil'e suyun akisini kontrol ediyorlar ve ayni zamanda çevre yerlesimler için elektrik üretiyorlar.


Gölde irili ufakli 37 adet adacik bulunuyor. Bu adaciklardan 20'sinin üzerine kiliseler ve manastirlar kurulmus. 13. ve 14.yy'de insa edilmis bu manastirlarda kesisler o zamanlardan baslayarak inzivaya çekilmis, kendilerini dine adamislar.




Minik adacik üzerinde agaçlarin arkasina gizlenmis bir manastir.





Zeghe Yarimadasi'ndaki Ura Kidane Mihret Manastiri disindakilere kadinlarin girisine izin yok. Eh, elimiz mahkum biz de 14.yy'da insa edilmis Ura Kidane Mihret Manastiri'na dogru yol aliyoruz. Hava yagisli ve çok rüzgarli oldugundan o gün gölde sadece biz variz. Hava kosullarinin tüm olumsuzluguna ragmen manastir ziyaretinden vazgeçmiyoruz. Manastir bir silindir seklinde insa edilmis. Manastirin iç ve dis duvarlari, tavani Incil'de anlatilan efsanelerin tasvirleriyle bezenmis. Tavanda degisik açilardan bakan melekler resmedilmis. Duvarlar iyi adam, kötü adam figürleri, savas, baris tasvirleri ile rengarenk. Iyi adam figürü cepheden resmediliyor, kötü adam ise profilden.





Ura Kidane Mihret Manstiri'nin dogurganligin ve yeniden dogusun sembolü 7 devekusu yumurtali tepesi...


_


_


_


_


Rehberimiz bize konser verirken...


Kutsal hazinenin korundugu bölüm...

Manastir çikisinda yasli bir amca. Etiyopya'da çok dogal elini açip yardim istemek. Bir süre sonra yadirgamiyorsunuz...




Göl kenarina papirüsten yapilmis kayiklar birakilmis. Rehberimizden papirus kayiklarla ilgili bilgi aliyoruz. Papirüsden kayik çok kisa sürede yapilabiliyormus. Ancak kayigin ömrü kullanim süresine de bagli olarak yaklasik iki ay. Zaman içinde su çeken papirüs agirlasiyor ve iki ayin sonunda deniz seviyesiyle bir hale geliyor, hatta batiyor. En iyisi batmadan bir yenisini insa etmek.


Ortodoks papaz papirüs kayiginda manastirina dogru kürek çekerken. Bu fotografi internette buldum. Hava kosullarinin elverissizligi dolayisiyla o gün böyle enstantaneler yakalayamadik maalesef.


Gezimiz akabinde hükümet otelimize dönüyoruz. Elektrikler kesik ve odamiz tam da jeneratöre karsi. Neyse, sansliyiz yine yemekten sonra elektrikler geliyor da sabaha kadar rahat bir uyku çekebiliyoruz.



Yarin sabah Bahir Dar'dan ayriliyoruz. Öncelikle Bahir Dar - Gondar yolu üzerindeki Awra Amba Köyü'nü ziyaret edecegiz, ardindan ver elini Kral Fassiladas'in 1636 yilinda kurdugu sehir Gondar.


Amra Awra Köyü ile arkasi yarin ...

29.8.09

Insanligin Besigine Yolculuk (5) - Bahir Dar-Mavi Nil

Aylar önce Etiyopya'nin kuzeyine yaptigimiz yolculugu "Insanligin Besigine Yolculuk (1-4)" basliklari altinda anlatmistim. Ilk yolculukta Lalibela ve Axum civarlarini kesfetmistik. Bu haziran pusulamizi yine Etiyopya'nin kuzeyine, bu sefer Bahir Dar ve Gondar sehirlerine çevirdik. Hazir bu aralar Etiopya anilarim canlanmis, hatta oranin insanini tasvir eden bir de tablom tamamlamisken, konuyu biraz da kaleme alayim dedim.





Esimin Adis Ababa'daki bir günlük toplantisi akabinde kesif tatilimiz basliyor. Sabah gün isir isimaz erkenden havalanindayiz. Ilk durak Bahir Dar ya da diger adiyla Bahar Dar. Bir saatlik uçus sonrasi Bahir Dar'dayiz. Insanlar havalaninda birbirlerini Etiyopya'nin geleneksel sekliyle, sag omuz baslarini birbirine tokusturarak selamliyorlar. Ayni boyda olanlar için kolay bir selamlama sekli ama arada hayli boy farki olan iki kisi acaba nasil selamlasir diye düsünüyorum. Bir de ne göreyim uzun boylu biri kendinden kisa boylu birine adeta tos vuruyor. Oh! diyorum, bunu da gördüm ya ahir ömrümde, artik gam yemem :-). Ben havaalaninin ortasinda Etiyopyalilari sosyolojik olarak incelerken bizim rehber bir asagi bir yukari dertli dertli devinip soyadimiza da dili dönmediginden sessiz bir sekilde bizi bekliyor. Neyse, rehberimize kavusur kavusmaz otele dogru yola çikiyoruz. Geçen seferden tecrübeli oldugumuzdan rehbere otelimiz nicedir diye soruyoruz. Hiç merak etmeyin hükümet oteli, buralarin en iyisidir diyor. Eyvah ki ne eyvah! Lalibela ve Axum'daki oteller de hükümet otelleriydi. Neyse buralari kesfetmek istiyorsak baska sansimiz yok, hükümet otellerine talim edecegiz.


Otele yerlesir yerlesmez, vakit kaybetmeden Tis Isat Köyü'ne, Mavi Nil Selalesi'nin dogdugu yere gidiyoruz. Arabayla bir yere kadar gidip, ardindan selaleye kadar yürüyoruz. Yolda minik Etiyopyalilar el isi hediyelikleri satmak amaciyla pesimize takiliyor. Bir iki tanesi de eteklerime yapismis "Hello, money" diyerek benimle birlikte yürüyor. Akilli, akilli bakan, iri iri gözleriyle çok sirin çocuklar. Bu arada nehrin dogdugu yere ulasiyoruz. Nehrin rengi isminin aksine bulanik kahverengi. Rehberimize "Bu nehir çamur rengi, neden Mavi Nil adi verilmis ki?" diye soruyorum. Yagisli sezonda suyun toprakla karisip, bulaniklastigini, ancak kuru sezonda renginin masmavi oldugunu iddia ediyor. Herhalde öyledir deyip, bol bol fotograf çekiyoruz.


Pesimize düsmüs çoluk çocuk...

Biraz da Nil Nehri'nden bahsedelim.

Nil nehri, bildiginiz üzere 6.650 km uzunlukla dünyanin en uzun nehri. Güneyden kuzeye doğru akan Nil'in üç ana kolu var. Beyaz Nil Uganda'da Viktoria Gölü'nde hayat buluyor ve kuzeye dogru akiyor. Mavi Nil Etiyopya'da Tana Gölü'nden baslayarak kuzeye akiyor. Nil Nehri'ni besleyen üçüncü ana kaynak ise Atbarah Nehri. Atbarah da Etiyopya'nin kuzey batisinda dogup kuzeye dogru harekete geçiyor.

Etiyopya'dan dogan Mavi Nil ile Uganda'da Viktorya Gölü'nden hayat bulan Beyaz Nil, Sudan'in bassehri Hartum yakınlarında birlesiyor ve kuzeye Misir'a dogru birlikte yol aliyorlar. Nil Nehri Kahire yakınlarında "Nil Deltası"nı olusturuyor ve Iskenderiye ile Dimyat'tan Akdeniz'e dökülüyor. Yillar önceki Misir seyahatimizde Nil'de gemiyle birkaç gün gezmistik. Nil Nehri'nin yüzyillardir Misir için hayat anlamina geldigine, 19.yy'da üzerine insa edilen baraj ve kanallarla daha genis bir alanda ve sürekli sulama yapildigina, üzerine kurulmus olan Assuan Barajı'nin hem sulama, hem de elektrik üretiminde Mısır için ne kadar önemli olduguna bizzat sahit olmustum.


Fonda Mavi Nil ve biz... Yagisli sezonun baslangici oldugundan ve nehir üzerine baraj kuruldugundan beri Mavi Nil ögle bekledigimiz gibi çaglaya çaglaya akamiyordu.

_

_


Ögleden sonra Tana Gölü'ne gidiyoruz. Yagisli sezonda buralara geldigimizden sabahki günesli hava ögleden sonra yagmurlu bir havaya çeviriyor. Ancak bizim için fark etmez, yola devam...


Tana Gölü, Awra Amba Köyü ve Gondar arkasi yarin yazilarimda devam edecek...

28.8.09

Etiopyalilar...


Etiopyalilar




Her iki, üç ayda bir Etiopya'ya yolumuz düsüyor. Diger Afrika ülkelerinden o kadar farkli ki Etiopya, orada kendimi hiç Afrika'daymisim gibi hissetmiyorum. Yüzyillar önce irklarinin Araplarla karsismasi dolayisiyla tenleri bir Afrikaliya göre daha açik renk. Cok kaliteli, piril piril parlayan, iri bukleli güzel saçlari var. Afrika'nin diger ülkelerinde erkekler saçlarini sifir numaraya vurduruyorlar. Kadinlar ise çocukluktan baslayarak saçlariyla ugrasmaktan kafalarinda saç kalmiyor ve peruk, ya da saç dibine takilan ilave saçlarla güzellesmeye çalisiyorlar. Etiopyalilar yine diger Afrika irkinin aksine ince yapili, pek narinler. Etiopyalilari diger Afrikalilardan ayiran baska bir özellik ise akilli akilli bakan, iri iri, uzun uzun kirpikli gözleri.

Seyahatlerimiz sirasinda Etiopya irki ile ilgili yapmis oldugum gözlemlerimi tuvalime aktardim.

Not: 30 x 60 cm keten tuval üzerine akrilik boya ile resmedilmistir.

25.8.09

Hotel de Ville...




Fransa'nin Alsace bölgesinde dün çok komik bir olay yasanmis.


Yazmadan geçemeyecegim.



Alsace bölgesi, Dannemarie sehrinde bir Ingiliz turist hanim gecelemek için bir otel arar. Sehir merkezinde otellerin yogun oldugu yere varir ve üzerinde kocaman "Hotel de Ville" yazan binayi seçer gecelemek için. Cok da mantiklidir o binayi seçmesi aslinda. Cünkü "Hotel de Ville" motamot çeviri yaptigimizda sehir oteli anlamina gelmektedir. Resepsiyona ugramadan önce tuvalete gider. Tuvalet akabinde resepsiyonda görevlinin gelmesini bekler, bekler ve de yine bekler. Ancak o tuvaletteyken binadaki görevliler günlük mesailerini bitirmis ve binayi çoktan terk etmislerdi bile. Maalesef Ingiliz hanim geceyi tek basina Hotel de Ville'in bina girisinde geçirmek zorunda kalir. Zira "Hotel de Ville" fransizcada belediye binasi anlamina gelmektedir. Kapilar üstüne kilitlenmistir. Zaman zaman bagirir sesini yoldan geçen birine duyurmak için, zaman zaman da binanin isiklarini yakip söndürüp kendince mesaj vermeye çalisir disaridakilere. Ancak kimse onun farkina varmaz. Sabah 9.00'da mesainin baslamasiyla tekrar özgürlügüne kavusur.

Hahahahahaha....



Not: Fransizca ögrenirken benim de garibime gitmisti ve esime sormustum "Bu sehirde sadece bir otel mi var? Neden bu binanin üzerinde sehir oteli yaziyor?" diye. Merakli olmanin faydalari. Sor, ögren ve hata yapma...

22.8.09

Ebony...


Aylar önce yapmis oldugum yagli boya resmim "Ebony"...

21.8.09

Bir kaçagin itiraflari...

Yaklasik 2 aya yakin kayip halimi açiklamaya çalisacagim bu yazimda.
Haziran Nairobi'nin en hareketli, en sosyal aylarindan biriydi. Bir önceki yazimdaki Umoja köyündeki gibi, erkeklerin kabul edilmedigi, tebdil-i kiyafetle, peruk, ilginç makyaj ve kiyafetlerle düzenlenen dogum günü partileri. Okullarin kapanma ve herkesin ülkelerine dagilma zamani öncesi evlerde kim önce parti verecek yarisi. Benim bu arada resim, litografi ve Ekim ayi piyano sinavima hazirliklarim ile bir de Etopya'ya is üstü kesif seyahatimiz olunca bendeniz birazcik blogumla arami açmis bulunuyordum zaten. Üstüne de 5 haftalik Alaçati, Türkiye ve Dinard, Fransa tatilimiz de girince hiç elim gitmedi açikçasi yazi yazmaya. Neyse, gerçeklere geçen hafta dönüs yaptik, ama ancak blogumun basina oturabiliyorum.
Tatilden kisaca bahsedeyim hazir yeri gelmisken. Tek kelime ile harikaydi. THY'in Nairobi-Istanbul hattiyla TR'a ayak basip, ardindan Izmir'e nail olduk. Bu seferki gelisimizden ailenin hiçbir ferdinin haberi yoktu. Izmir'de arabamizi kiraladik ve Alaçati'ya dogru yola koyulduk. Bu arada yoldan annemi aradim. Nairobi'de yagmur yagiyor, biliyorsun Güney Yarimküre'de kis ne de olsa, bla, bla dedim. Kis da, kis görmesek inanacagiz. 24 derece gündüzleri, 18 derece geceleri. Neyse, anneme Alaçati'da havanin nasil oldugunu falan sordum. Bu yaz çok gelmek istedik ama maalesef mümkün degil de dedim. Bu konusma bitimine dogru biz zaten Alaçati'daki annemlerin evinin önüne varmistik bile. Nairobi'deki tebdil-i kiyafet dogumgünü partisi için aldigim perugu kafama geçirip, gözümde gözlüklerim annemlerin kapi zilini çaldim. Bu arada ailemizin Cevat kellesi, Yves'de fotograf makinasi, kamera, etc, tüm ekipmaniyla çekime baslamisti bile. Annemin sesi duyuldu "Kim o?". Ben sesimi degistirip, "Ben karsi komsunuz, yeni tasindiginiz için hayirli olsuna geldim." dedim. Ne kadar sesimi ve tipimi degistirmeye çalissam da, annem tabiki 40 yillik kizini, fazlasi var da neyse orasini bosverin, sippadanak tanidi. Babama da ayni sakayi yaptiktan sonra sira ablam ve yegenime geldi. Onlar da annemlerden bir sokak ötede ikamet ediyorlar. Neyse annem bu perukla çok kolay tanindigimi, en iyisi bir esarp takmam gerektigini söyledi. Esarbi taktim ve maaile yola düstük. Ben ablamlarin bahçe kapisinda disarida bekliyorum. Annem bahçeye girdi. Yves arkamda çekim ekibi olarak yerini almis yine. Ablam bahçede çiçekleriyle ilgileniyordu. Annem ablama sana çok iyi bir temizlikçi kadin getirdim, hem iyi is yapiyor, azi var dili yok, hem de az paraya çalisiyor diyor. Ablam da ben memnunum temizlikçimden, gerek yok diyor. Annem israr ediyor beni görmesi için. "Sen bir gör, ayip olur bak buralara kadar gelmis, hem belki fikrin de degisir." gibi seyler söylüyor. Neyse sadete gelirsek, ablam da kardesini esarpli, o sümsük haliyle bile tanidi. Zeyno'nun, yani yegenimin tepkisi çok hostu. Gözlerine inanamadi, bir sarildi ki bana, görülmeye degerdi. Efendim, hayli duygulu anlar yasadik.


Annemlere sürprize giderken...
_

Zeyno tetesiyle hasret giderirken...
Bu arada tatilimiz boyunca sörfler yapildi, gölgede tembel tembel yatilip kitaplar okundu. Annemler yeni tasindiklari için evde onlara yardim edildi. Alaçati pazari talan edildi, ama bavulda fazla yer olmadigi için alinacaklar bir sonraki yaza birakildi...
Ildiri'da maaile gün batiminda balik keyfi...


Bir hafta kadar Alaçati üstü Fransa, Dinard'daki evimizde tatilimizin devamini getirdik. Alaçati'daki fistik gibi havadan sonra Dinard bizim için adeta kis gibiydi. Neredeyse kaloriferi yakacaktik, hatta ütüne sömine bile iyi giderdi. Ilk hafta sonu günes yüzünü gösterince biz de motosiklet gezilerimize basladik.

_

Yves'in motosikleti hazirlamasini beklerken. Eeee, ne demisler? Vakit nakittir...


Bahçeye aldigimiz lavantalari diktik. Angola'da tanistigimiz, Dinard'a 2 saat mesafede oturan arkadaslarimiz bir haftasonu gelip kaldilar. Onlarla Dinard'daki sergilere gittik. Bahçede bbq üstü keyif yaptik. Nairobi'de bizimle ayni sitede bir dönem oturan, Fransa'da Rennes'e tasinan arkadasim Davong bir haftasonu bizde kaldi. Onunla da Orta Cag'dan kalma sehir Dinan'a gittik.


Davong ve ben Dinan'da...

Orta Cag sehri Dinan'dan bir görüntü...


Bu arada piyanoma ikinci kere akort yaptirttim. Mayis ayinda gelen ayni akortçu bey geldi yine. Piyanoyu görünce pek bir güldü. Ben de "Gümüs hazine deposunun ikinci akorda ihtiyaci var dedim." Bu sefer birlikte güldük. Benim gümüs hazineme gelene kadar adamcagiz kim bilir nelerle karsilasiyordur gittigi evlerde.
Of, çenem düstü yine.

Arada yazilarimla ses vermeye niyetim var, arayi bu kadar açmamali ama, degil mi?