"Renoir au XXe Siècle/20. yy'da Renoir" sergisi 23 Eylül 2009 tarihinde Paris, Grand Palais'de sanat severlere kapilarini açti. Eger yolunuz oralara düserse, Ocak 2010'a kadar açik kalacak sergiye mutlaka ugrayin, kaçirmayin.
Dün kapi açilir açilmaz içeri dalanlardan biri de bendim.
Sergi tek kelimeyle MUHTESEM.
Renoir'a oldum olasi hep ayri bir hayranligim vardi, ancak sergiden sonra bu hayranligim katlandi.
Neler mi ögrendim?
Renoir'in Picasso ve Matisse'in sanat yasamini hayli etkiledigini.
Picasso'nin bazi eserlerinde çocuklarini resmetmesinin nedeninin megerse Renoir'i örnek almasi oldugunu.
Picasso'nun o ünlü palyaço resmini yaparken de Renoir'in bir tablosundan esinlendigini.
Cizimler Renoir'dan, heykellestirme kismi Maillol'dan olmak üzere bir dönem mitolojik heykellere de Renoir'in imza attigini.
Hayat hikayesine gelince;
Renoir, sanat hayatının daha ilk yıllarında Manet’nin üslubunu beğenmiş. Bunu, Courbet’nin tarzı ve Delacroix’nın renk dünyası ile birleştirmiş. Ne var ki hiçbir sanatçıya ve üsluba körü körüne bağlanmamış. Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmis. 1862’de Emile Signol ve Akşam adlı tablosuyla tanınan İsviçreli ressam Charles Gleyre’in atölyesinde egitimine devam etmis.
1863 ilkbaharında atölyeden ayrilmis ve Fontainebleau Ormani'nda açık hava resimleri yapmak üzere geleceğin Empresyonistleri /Izlenimcileri olan arkadaşlarının pesine takılmıs.
Izlenimciler dönemi boyunca (1872-1882) Renoir; Monet, Berthe Morisot, Sisley gibi bir bahçe içerisine yerleştirdiği gerek nü’ler, gerekse portreler ve gruplarda ışık etkilerinin şiirsellikle canlandırılması üzerinde çalışmıs.
İtalya'ya yolculugu sirasinda büyük İtalyan yağlı boya ustalarını keşfetmesi onu İzlenimcilerden uzaklaştırmıs. Bu ustalar içinde Renoir'i en fazla Raphaël etkilemis.
“Hala müzedeki büyük ustaların resimlerini incelemenin çok yararlı olacağı düşüncesi” onu geçmisi ve klasik olani reddeden Izlenimcilerden ayirmis. Zamanla "Klasiğin dışında hiçbir şey yoktur" vargısına vararak, ne denli usta olursa olsun bir sanatçının her zaman öğrenebileceği yeni pek çok şey olduğuna inanmaya baslamis.
1880'lerde Renoir'in İzlenimciliğin hafif renklerinden git gide uzaklaşıp, mitolojik temalara yönelmis.
1900 yıllarına doğru Renoir hareket etmesini engelleyen ağır bir romatizma geçirmis. Tedavi olmak amacıyla Fransa’nın güneyine, Cagnes'e yerlesmis. Fakat bir gün Les Collettes Parkı’nda sanirim son tablosunu boyarken soğuk almıs. Sağlık durumu iyice kötüleşen Renoir 3 Aralik 1919’da, 78 yasinda hayata gözlerini yummus.
_
_
_
Sergide fotograf çekilmesine izin verilmediginden internetten aldigim bir kaç fotografi yazima ekledim.
Bu fotoyu ben çektim ama...
Büyük bir ayip: Özenle hazirlanmis sergi katalogundan çikista bir adet aldim. Önümdeki Amerikali çift de almak istedi ancak katalog sadece fransizca olarak basilmis :-). Su fransizlar dünyayi halen Fransa'dan ibaret saniyorlar galiba :-).
Hatirlatmadi demeyin: 10 Ekim 2009-25 Ocak 2010 tarihleri arasinda, Grand Palais'de diger bir sergi "De Byzance à Istanbul/Bizans'dan Istanbul'a" basliyor. 1 Temmuz'da Fransa'nin büyük sehirlerinde baslayan Türkiye'yi kültürel açidan tanitmayi hedefleyen "La saison de la Turquie" programi kapsaminda olsa gerek "Bizans'dan Istanbul'a" sergisi. Mart 2010'a kadar sürecek olan "La saison de la Turquie" kapsaminda, Paris'de "La maison européenne de la photo/ Avrupa fotograf evi"nde Ara Güler'in "Lost Istanbul, annéees 50-60/50 ve 60'li yillarda kaybolan Istanbul" sergisi görülmeye deger. Kaybolan degerlerimizi görmek ne kadar içimizi acitsa da Ara Güler'in sergisi de kaçirilmiyacaklar arasinda.
_
Bu yazimi Renoir'a bir dönem ilham veren, Paris'in güneyi Fontainebleau'dan yaziyorum. Bakarsiniz bana da ilham kaynagi olur düsüncesiyle olsa gerek, bir de gözümü açtim buradayim :-).
4 yorum:
Grand Palais'deki sergilere çok özendim! Renoir'i ben en çok "Terasta" tablosundan biliyorum. Hani şu kırmızı şapkalı bayanla yanında küçük kızın olduğu tablo. Bir kopyası babaannemin evinde, çocukken evlerine gittiğimizde kardeşimle beni zorla öğle uykusuna yatırdıkları odada asılıydı. Uyumayıp sürekli o tablo ile ilgili hayal kurardık. "Patlıcan dolması kılıklı kadın" ile kızı hakkında masallar uydururduk. Şimdi google'dan araştırdım, tablonun diğer adı "Kızkardeşler". Ama o genç bayanla yanındaki çocuk anne-kız olmadıkları gibi kardeş de değiller, bir ilgileri yokmuş. Hayal kırıklığına uğradım :( Bulundukları mekan, Paris yakınlarındaki Restaurant Fournaise imiş. Vaktinde izlenimcilerin çok sevdiği lokanta, günümüzde restore edilmiş; lokanta-müze olarak halen hizmet veriyormuş. Oraya bir gün yolunuz düşer mi, ben o lokanta hakkında bir yazı siparişi verebilir miyim ?
Ben de Renoir ile evimizdeki "Piyano Calan Kizlar" röprodüksiyonu sayesinde tanismistim. Sonra o tabloyu ve digerlerini daha sonra Musée d'Orsay'da incelemistim. Ancak bu sergi çok genis kapsamli. Renoir'in dünyanin dört bir kösesindeki özel kolleksiyonlardan ve diger müzelerden toplanan eserleri sergileniyor. Bu arada Le Restaurant de la Maison Fournaise'i notlarim arasina aldim. Ilk Paris gezimde gidilecekler ve de yazilacaklar arasinda kayda geçti...
Kimbilir belki yolum düşer ve giderim ama Ara Güler'in sergisini görmeyi çok isterim.
İsviçre'nin Fransız kantonuna git hepsi almanca bilir ama tek kelime konuşmaz sinirden çatlarsın yemek yiyeceksin almanca sorarsın fransızca cevap verirler anlamadım gitti..Aynı ülkenin insanları ama böyle işte :)Fontainebleau sana en güzel ilhamları versin bizde görelim ;)Figen'cim sevgiler sana
Asis'cim bir kaç günlük bir kaçamakla Ara Güler, Renoir ve Fontainebleau'yu aradan çikartabilirsin. Hazir havalar da güzel giderken degerlendir derim.
Demek Isviçre'nin Fransiz kantonunda Fransizca bilseler de konusmuyorlar. Ayni ülke çatisi altinda garip geldi.Sevgiler...
Yorum Gönder