Bu sefer rotamizi, Kenya'nin kuzey komsusu, insanligin besigi Etiyopya'ya çevirdik. Yolculugumuz 17 Aralik 2008 sabahi erkenden basliyor. Bir geceligine Etiyopya'nin bassehri Addis Ababa'dayiz. Otele yerlestikten sonra esim toplantisinin, ben de yarin çikacagimiz yolculukla ilgili belgeleri almak üzere turizm acentasinin yolunu tutuyoruz. Acentadan gerekli belge ve bilgileri aldiktan sonra Addis'deki açik pazarlardan öncelikle postanenin hemen yakinindakine, ardindan da merkezden yaklasik 10 km kadar uzaktaki Shiro Meda Market'a gidiyorum. Postane yakinindaki pazar çok turistik, dolayisiyla hiçbir sey almiyorum. Shiro Meda Market daha çok yerli halka hitap ediyor. Nairobi'deki balkon masamiz için bir masa örtüsü ve peçetelerini alip otele dönüyorum. Hava çok sicak. Tam kara iklimi. Sabah uçaktan indigimizde hayli üsümüstük, ancak günes yüzünü gösterir göstermez hava hayli isindi. Aksam yaklasik 10 derece, gündüz 30 dereceye kadar yükseliyor hava sicakligi.
Otele döner dönmez serinlemek amaciyla havuz kenarina iniyorum. Zanzibar'da okudugum Solmaz Kâmuran'in romani Kiraze üzerine Ahmet Ümit'in Beyoglu Rapsodisi'ni yola çikmadan önceki aksam bitirdigim için evde okuyacak kitap bulamiyorum, okuduklarimdan birini seçip ikinci kere okumak da hiç cazip gelmiyor. Havaalaninda gözüme çarpan kitaplardan üç adet satin aliyorum. Içlerinden Sudanli Mende Nazer'in gerçek hayat hikayesini kagida döktügü, alir almaz havaalaninda okumaya basladigim Slave'i (köle) okumaya devam ediyorum havuz kenarinda. Su anda 25 yaslarinda olan, Londra'da yasayan Mende Nazer 12 yasindayken Araplarin köyüne saldirisi esnasinda ailesini kaybedip, köle olarak satilmasini ve Londra'ya ulasmasini anlatiyor kendi agzindan. Bu aralar kölelik konusuna kafayi fena halde takmis durumdayim. Afrika'da yasayip da kölelik konusuna kafayi takmamak biraz zor.
Havuz kenarinda kitabimi okurken yanima beyaz bir çift geliyor minik çukulata bebekleriyle. Bir önceki Addis seyahatimde de dikkatimi çekmisti Hilton Otel'in minik çukulata bebekli beyaz çiftleri misafir ediyor olmasi. Cift Amerikali, 7 ay önce Amerika'daki bir ajans vasitasiyla Etopya'dan evlat edinme islemlerine baslamislar. Bebegin fotografini internet üzerinden görmüsler ve onaylamislar. Son islemleri tamamlamak ve bebeklerini kucaklarina alabilmek için bir haftaligina Hilton'da kaliyorlardi. Yetimhanenin yuva bekleyen minik bebeklerle dolu oldugunu söylerken mutluluktan parildayan gözleri minik bebeklerindeydi. Hem Mende'nin aci hayat hikayesi üzerine, bir de çaresiz minik bebeklerin yetimhanedeki hallerini düsününce gözlerimin nemlenmesinin önüne geçemiyorum.
Yanilmiyorsam Angelina Jolie'nin evlat edindigi 5ci çocugu da Etiyopya'dan. Etiyopya'dan evlat edinme islemlerinin diger Afrika ülkelerine göre daha kolay oldugu söyleniyor.
Size biraz seyahat planimizdan bahsedeyim. Yarin sabah erkenden Etiyopya'nin tarihinin basladigi, 200 ve 100 BC (before Christ/Isa'dan önce) yillarinda kurulan, 7ci yy'da Islam'in yayilmasiyla çöken Axum Imparatorlugu'nun merkezi kutsal sehir Axum'a yolculugumuz. Ertesi sabah ise Yasayan Kaya Kiralligi diye de anilan Etiyopya'nin kuzeyindeki diger kutsal sehir Lalibela'ya uçuyoruz.
5 gün içinde 5 uçuslu, hayli hareketli, tarihin yapraklarini aralatan, hatta tarihin hali hazirda sadece satir aralarinda olmadigini, bir grup insan tarafindan halen yasanmakta oldugunu deneyimledigimiz, muhtesem hayat dersimizi, kisacasi uyanis seyahatimizi dün tamamladik.
Biraz soluklanayim Axum ve Lalibela ile ilgili edindigim bilgileri yazi dizisi haline getirecegim blogumda, tabi fotograf ilavelerimle.
Simdiden kutlayanlara harika bir Noel ve harika bir 2009 diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder