9.3.09

Insanligin Besigine Yolculuk (4) - Lalibela

Lalibela'yla ilk defa Fransiz televizyon kanali TV5'deki bir program sayesinde tanistim. Ayda bir yayinlanan programda her seferinde bir ünlü gidecegi yer hakkinda hiçbir bilgi verilmeden, hatta gözleri baglanarak uçaga bindirilip dünyanin az kesfedilmis diyarlarindan birine götürülüyor ve sanirim iki hafta boyunca o ünlünün oradaki hayat kosullarina adaptasyonunu, dogal güzelliklerini, oradaki hayat kosullarini, vs videoya çekip, ardindan tv'de yayinliyorlar.

Bu programi seyrettigimde Angola'da yasiyorduk ve Kenya'ya tayinimiz henüz çikmisti . Ünlü, süslü mü süslü bir Fransiz top model Lalibela'ya gidip, dag köylerinden birindeki bir aileye iki haftaligina konuk oldu. Aileyle öyle güzel kaynastilar ki, ayrilik sahnesi hayli acikliydi. Ama en güzeli Lalibelali ailenin reisinin mankene ülkesinde ne is yaptigini sordugunda mankenin o mahçup surat idafesiyle, nasil anlatsam meslegimi bu apayri dünya insanlarina diye karalar bagladigi andi. Neyse, aslinda ben Lalibela'dan o program sayesinde haberdar oldum ve hemen atlasi açip yerine baktim. Ayrica adini hafizama kazidim Kenya'nin kuzey komsusu Etiyopya'ya seyahatlerimizden birinde mutlaka ziyaret etmek düsüncesiyle.

Ve iste Lalibela'dayiz...Bir efsaneye göre 12.yy, Zagne Hanedan'ligi zamaninda bir prens dogar. Annesi bir gün prensin besiginin arilar ile kaplanmis oldugunu görür. Bunu prensin gelecekteki basarisina dair iyi bir isaret oldugunu düsünür ve arilar hükümdarligini taniyor anlamina gelen "Lalibela" diye bagirir. O tarihten itibaren prensin dogdugu sehir Lalibela olarak anilir".
Bu efsanenin disinda Kral Lalibela kralliginin mirasi olarak Lalibela'da yer altindaki volkanik taslari oydurtarak kiliseler yaptirir. Kudüs'e yaptigi kutsal hac gezisi bu karari vermesinde etkin rol oynar. Etiyopya ile Kudüs arasindaki müslüman topraklarindan geçerek Kudüs'e gitmek o günlerde hayli risklidir. Dolayisiyla Kral Lalibela halki için Kudüs'ü kendi topraklarinda yaratmaya karar verir.

Lalibela'nin Kudüs'ünde 11 adet kilise insa edilmis. Buna ilaveten bir mağaranin içindeki kilise de 12.si olarak kabul edilmekte. Iki tepenin kesistigi noktadaki magra oyularak yapilmis kilise. Tepelerden birinde Rahipler, digerinde de rahibeler yasiyor. Ormanlik arazide de münzevi kesisler yasiyormus. Sadece dini günlerde törenlere katilmak amaçli insan içine çikarlarmis.

Mağaradan kilise



Mağara kilisenin papazi bize kutsal dolabi açip içindeki kutsal kitabi ve diger kutsal objeleri gösterirken.


Magara kilisedeki diger bir rahip...

Daha önceki yazilarimda da bahsetmistim. Etiyopya Unesco'nun Dünya Miraslari Listesi'nde birçok sehriyle, birçok tarihi eseriyle en çok yer alan ülke. Bunlardan bir tanesi de Lalibela.

Lalibela'da gezdigimiz kiliseler;

Beta Medhane Alem - Dünyanin kurtaricisinin evi



Kilisedeki rahipler...




Beta Medhane Alem Kilisesi'ne gittigimizde ayin vardi. Ayin bitene kadar disarida dolastik ve fotograf çektik. Yukaridaki fotograf ayinden dagilan cemaat...

Beta Maryam - Meryem Ana'nin evi

Beta Maskal - Haç evi
Beta Debre Sina -Sina Dagi'nin evi

Beta Golgotha - Golgotha'nin evi

Beta Emmanuel - Emmanuel'in evi

Beta Merkorios ve Beta Gabriel-Raphael Tepesi Yunan haç seklinde olan, "Beta Giorgis - Aziz George'un evi" 12 metre yeralti kazilarak insa edilmis.




Kesislerin öldükten sonra iskeletlerinin saklandigi bölüm...

Rehberimizden bizi Lalibela'nin köylerinden birine götürmesini istedik.

Köyün erkekleri tarlada hasat yaptiklari ürünleri havaya savurup sapla bugdayi ayiriyorlardi.

Onlarla selamlasip, fotograf çektikten sonra su tasiyan iki genç kizin pesine takilip köyün yolunu tuttuk.



Pesmimize takilan köyün çocuklari arkamizdan "hello, money" diye bagiriyorlardi. Onlar da paranin tadini almislar bu küçük yasta anlasilan...




Köyde bir izzet, bir ikram. Hanimlar pek memnun oldular evlerine bir beyaz konuk oldu diye. Onlarin inanisina göre evlerine beyaz insanin gelmesi beraberinde bereket, bolluk ve mutluluk da getirirmis. Umarim öyle olur.
Su tasiyan geç kizlardan birinin evine konuk olduk.
Cocuklar saskin gözlerle evlerine konuk olan beyaz insanlara bakmaktalar...
Bu sefer ortaya sini içinde ekmek çikti, tabi yaninda kendi üretimleri birayla servis edilmek üzere. Bardak yikanmis midir? Benden önce kaç kisi içmistir? Üretim kosullari nicedir? Bu tür sorulari aklimdan bertaraf edip bu sefer büyücek bir yudum aldim biradan. Genç kiz lise birde okuyormus. Az buçuk Ingilice'si vardi, anlasmaya çalistik. Bize kiz kardesiyle kaldigi minik kulübesini, okuldaki kitaplarini, vs gösterdi.


Benim telefonumu istedi ve beni arayacagini söyledi. Ben de telefonumu ve e-mailimi verdim. Cektigim fotograflardan onlara gönderecegime söz verip, adresini almayi ihmal etmedim. Evet, tabi ki gönderdim fotograflardan. Tam Noel zamaniydi. Gerçi Etiyopyalilar Julien takvimini kullandiklarindan yeni yilli 11 Eylül, Noeli de 7 Ocak'ta kutluyorlar. Eline geçmistir umarim. Köyün en yasli teyzesini su içerken çekmistim. O fotografi da gönderdim ve gönderirken bizim için hayatimizda bir foto az bir foto fazla olmus hiçbir önemi yok, ama belki de bu o teyzenin hayatindaki ilk fotografi diye düsündüm.

Bizim için birçok sey önemini yitirmis durumda. Böyle yerleri gezerken oradaki insanlarin minik seylerle nasil mutlu olduklarini görmek insani kendine getiriyor.
Iyi de oluyor, zira arada hayata akort yapmak lazim.

4 yorum:

Zehra Fındıklı dedi ki...

Bu resimler MÜTHİŞ!! Ellerinize sağlık...:))

Adsız dedi ki...

Yine zaman tünelinde bir yolculuk,fotograflar harika..Yasli kadinin fotografini cok begendim bencede ilk resmidir.Evet arada bu hayata akort gerekiyor.sayende bende yapiyorum :)sevgiler...
asis

figoltx dedi ki...

Daha çok fotograf var da hepsini buraya koyamiyorum. Tesekkürler...

figoltx dedi ki...

O yasli kadinin eline ulasti mi acaba fotografi? Eger ulastiysa eline fotoyu aldiginda neler hissetti, neler düsündü? Nerede sakliyor fotosunu acaba? Bir daha oralara gitme sansim olmaz herhalde. Keske gidebilsem ve yine ugrasam o köye...