31.5.10
Israil'i siddetle kiniyorum...
Sandy Tolan'in Israil ile Filistin tarihini iki aile üzerinden anlattigi romani Limon Agaci'ni halen okumadiysaniz tam zamanidir derim...
30.5.10
Sevgiyi Tuslara mi Yaziyorsunuz?
Hiç vaktiniz yok, ..."Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?
Müşfik KENTER
Ne de güzel dile getirmis kelimelerinde günümüz insanini Müsfik Kenter. Geriye dönüp de baktigimda ben de bir dönem hepimiz gibi tuslarla uzuuuun vakitler geçirdim. Uzun zamandir da artik zamanima yazik etmeye içim el vermiyor. Dolayisiyla laptop'imla, internetle eskisi kadar hasir nesir degilim ve bundan da ayri bir keyif aliyorum. Cünkü sevdiklerime, hobilerime böylelikle daha fazla zaman ayirabiliyor, dogayi kokluyor, daha fazla dokunuyor, yeni açan tomurcuklari, mutlu bir çocugun gülüsünü fotograflarimda ölümsüzlestirmeye çalisiyorum.
20.5.10
Paris'te beş büyük ustanın tabloları çalındı
Paris'teki Modern Sanatlar Müzesi'nden Pablo Picasso, Henri Matisse ve diğer bazı büyük ustalara ait 5 tablonun çalındığı açıklandı.
Fransız polisi, çalınan tabloların toplam değerinin 500 milyon euro (618 milyon dolar) dolayında olduğunun tahmin edildiğini kaydetti.
Tabloların dün gece saatlerinde yerlerinden alındığı ve bu sabah kayıp olduklarının bilidirildiği açıklandı.
Eyfel Kulesinin karşı yakasında, Sen nehrinin kıyısında bulunan Modern Sanatlar Müzesi, kordon altında tutuluyor.
Çalınan tablolarin;
Pablo Picasso'nun Le pigeon aux petits pois,
Henri Matisse'in La pastorale,
Georges Braque'ın L'Olivier près de l'Estaque,,
Amedeo Modigliani'nin La femme à l'éventail,
ve Fernand Léger'nin Nature morte aux chandeliers adli eserleri oldugu belirtiliyor.
Paris Modern Sanatlar Müzesi yetkililerinin, hırsızlığı, bu sabah bir pencere ve kilidin kırılmış halde bulunmasıyla ortaya çıkardıkları bildirildi.
AP Haber Ajansı, Paris savcılığına dayanarak, güvenlik kameralarında, tek başına hareket eden maskeli bir şahsın pencereden müzeye girdiğini ve tabloları alıp çıktığını gösteren görüntüler bulunduğunu belirtti.
Haber kaynak: Hürriyet, Dünya Haber, 21 Mayis 2010
19.5.10
Tam Zamaninda
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.
Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için.
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.
Tam zamanında okşamalısın başını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.
Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.
Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.
Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.
Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.
Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.
Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.
Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.
Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.
Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.
Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.
Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında aşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.
Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI...
Can YÜCEL
13.5.10
Samburu Ulusal Rezervi, kuraklik ve sel felaketi...
Neyse biz konumuza gelelim. Geçen sene kurakliktan hayvanlar telef olmus (Tsavo Park'da 150 fil, Masai Nehri'nde 600 suaygiri), tarim da negatif etkilenmisti. Bu sene de tersi Kenya fazla yagistan sikayetçi. Bu ne perhiz bu ne lahana tursusu demeyin sakin. Paskalya'da Kenya Dagi'nin eteklerindeki Samburu Ulusal Rezervi'ne gittigimizde karsilastigimiz manzara bizi adeta dehsete düsürdü. Paskalya'dan bir ay önce biz Fransa'dayken sagnak yamurlar neticesinde Ewaso Ngiro Nehri 4 Mart sabaha karsi tasmis ve nehir kiyisindaki otelleri tabiri caizse silip süpürmüs. Paskalya'ya sadece 2 gün kala rezervasyon yaptirdigim için turizm firmasi bana sadece iki otel önerince tatil dolulugu dolayisiyla buralarin en iyi zincir oteli Serena'yi önermeklerini düsünüp, seçeneklerden birinde karar kilmistik. Megerse mesele baskaymis. Serena da 4 Mart sabahi o silinip, süpürülen otellerden biriymis. Bunu ögrenir ögrenmez Serena Otel'e dogru yola çiktik. Serena Otel'e Samburu Rezerv'den geçilen köprü yikilmis. Daha dolambaçli bir yol izleyip nihayetinde Serena Otel'e ulsatik. Otel kapi duvar. Içerideki güvenlikten oteli gezmek istedigimizi söyledik. Kirmadilar bizi. Hem gezdirdiler hem de hikayeyi anlattilar. Sabaha karsi 6 sularinda Kenya Dagi civarinda yagan yagmurlarin nehri tasirmasi sonucu bütün bungalowlarin cepheleri yikiliyor, içerideki tüm esyalar tavana vuruyor ve hatta orada asili kaliyor. Allahtan Serena personeli uyanikmis o saatte. Tüm misafirleri uyandirip hizli bir sekilde oteli tahliye etmisler. Suyun seviyesi yaklasik 5 metre civarina yükselmis, bungalowlarin üzerinden tasarak restoran kismina ulasmis. Bu felaket gece yarisi olsaydi hayli can kaybi olabilirdi. Güvenlik görevlileri sigorta sirketinin gelip hasar tespit yapmasini bekliyordu. Serena çoktan daha yükseklerde bir arazi bulmus bile yeni otelini insa etmek için. Eski otelin yeni sahipleriyse restorandaki bara kurulmus maymunlardi. Bir aydir atilmayi bekleyen çöpleri didikleyip içindeki çürümeye yüz tutmus salata parçalarini yiyorlardi.
Samburu Ulusal Rezerv'den bahsetmeden önce Ulusal Park ile Ulusal Rezerv'in arasindaki farka deyinmek istiyorum. Ulusal parklarin sinirlari çitlerle çevrili ancak ulusal rezervlerin sinirlari harita üstünde belli olsa da sinirlarinda çit yok. Dolayisiyla hayvanlar diledikleri gibi dolasim halindeler. Hatta eger rezervlerin yakininda bir yerlesim varsa kurak sezonda özellikle hayvanlara rastlanabilirmis. Açik bir pencereden bir zürafa kafasini uzatmis musluktan su içiyor mesela.
_
Kenya Dagi'nin eteklerinde kurulu 3 ulusal rezervden birisi Samburu Ulusal Rezervi. Samburu Rezerv'e hemen komsu olan rezerv Buffalo Springs. Digeri ise Shaba Ulusal Rezerv. Eger bir rezerv için giris ücreti ödediyseniz ayni biletle diger rezervlere ödeme yapmadan girebiliyorsunuz. Su anda yikik olan köprü Samburu ve Buffalo Springs Rezervleri arasinda kolay geçisi sagliyormus bir zamanlar. Tam da yagisli sezonda gittigimiz için Samburu ve Buffalo'da doga canlanmis, bitkiler degisik tonlardaki yesil renklerini adeta sergiliyorlardi. Bu renk armonisi arasinda hayvanlari seçmekte biraz zorlandik. Ha, iri boyutta olan hayvanlar, fil, zürafa, vs, her kosulda kendini belli ediyorlar. Degisik kus türlerine rastlamak mümkün. Rezerv adeta en minik antilop cinsi, ürkek dik-dik cenneti. Kuru sezonda yeni Serena Otel kapilarini açinca görüsmek üzere Samburu...
11.5.10
Fransa'nin fotografli kisa bilançosu...
Le Petit Palais'deki Yves Saint Laurent sergi meraklilari uzun kuyruk olusturmus.
_
Seine Nehri'ndeki mesken olarak kullanilan, kiyiya demirlemis mavnalardan birinde James Bond'un suda yüzen, pervaneli arabasinin bir benzeri.
Paris Belleville semtinde saksi niyetine kullanilan ilginç bir araba.
Paris'in güneyi, Melun'da bir sato. Kapaliydi giremedim, ben de disaridan fotografladim.
Andante Ödülleri Sahiplerini Buldu
Andante 2010 Klasik Müzik Ödülleri:
1-Yılın Bestecisi -- Fazıl Say
2-Yılın Piyanisti -- Fazıl Say
3- Yılın Yaylı Çalgılar Yorumcusu -- Cihat Aşkın (keman)
4- Yılın Üflemeli Çalgılar Yorumcusu -- Bülent Evcil (flüt)
5- Yılın Orkestrası -- Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası
6- Yılın Orkestra Şefi -- Rengim Gökmen
7- Yılın Oda Müziği Topluluğu -- Borusan Yaylı Çalgılar Dörtlüsü
8- Yılın Opera ve Bale Kurumu -- İzmir Devlet Opera ve Balesi
9- Yılın Erkek Opera Yorumcusu -- Bülent Bezdüz (tenor)
10- Yılın Kadın Opera Yorumcusu -- Feryal Türkoğlu (soprano)
11- Yılın Opera Rejisörü -- Mehmet Ergüven
12- Yılın Dans Topluluğu -- Zeynep Tanbay Dans Projesi
13- Yılın Erkek Dansçısı -- Kadir Okurer (Ankara Devlet Opera ve Balesi)
14- Yılın Kadın Dansçısı -- Burcu Olguner (İzmir Devlet Opera ve Balesi)
15- Yılın Müzik Kurumu Yöneticisi -- Rengim Gökmen
16- Yılın Koro/Vokal Topluluğu -- Kültür Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu
17- Yılın Konser Salonu/Kültür Merkezi -- İş Sanat
18- Yılın Klasik Müzik Etkinliği -- Uluslararası İstanbul Müzik Festivali
19- Yılın Klasik Müzik Etkinliği -- Siemens Opera Yarışması
20- Yılın Müzik Eğitimi Kurumu -- Bilkent Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi
21- Yılın Müzik Eğitimcisi -- Dilbağ Tokay (viyolonsel)
22- Yılın Müzik Yayımcısı -- Pan Yayıncılık
23- Yılın Müzik Mağazası -- Lale Plak
24- Yılın Kayıt Yapım Şirketi -- A.K.Müzik
25- Yaşamboyu Başarı Ödülü -- İlhan Usmanbaş
26- Müzik Eğitimciliği Onur Ödülü -- Edip Günay
27- Yılın Çıkış Yapan Genç Müzisyeni (30 Yaş Altı) -- Fora Baltacıgil (kontrbas)
28- Yılın Çıkış Yapan Genç Müzisyeni (17 Yaş Altı) -- Elvin Hoxha Ganiyev (keman)
Andante yazarları Serhan Bali, Kemal Küçük, Şefik Kahramankaptan, Ayşe Öktem, Ersin Antep, Ahmet Makal, Serhan Yedig ve Aydın Büke’den oluşan Andante 2010 Klasik Müzik Ödülleri Yürütme Komitesi’nin, her kategori için belirlediği ön adaylardan oluşan liste, nihai oylama için 54 kişiden oluşan jüri heyetine sunuldu.
Kategorilerinde birinci gelen kişi ve kurumlara ödüllerinin sunulacağı törende davetliler sık sık önde gelen klasik müzik yorumcularımızın icralarını dinleme olanağı da buldular. Gecenin zirve anı ise, piyanist-besteci Fazıl Say’ın geçtiğimiz günlerde Dortmund’da dünya prömiyeri yapılan Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nün Türkiye’de ilk kez Andante Klasik Müzik Ödülleri töreninin sonunda, Borusan Dörtlüsü tarafından yorumlanmasıydı. Merakla beklenen bu performansın dışında gecemizde ayrıca Cihat Aşkın ve Fazıl Say, Say’ın Keman-Piyano Sonatı’nı, minik yetenek Elvin Hoxha ise Bartok’un Romen Dansları’nı Fazıl Say’ın piyanosu eşliğinde seslendirdiler. Fazıl Say’ın Gershwin’in Summertime’ına getirdiği özgün yorumla hareketlenen gece Bülent Evcil ve arkadaşlarının Erkin’in Köçekçe uyarlamasıyla son buldu.
Andante dergisinin 7 Mayıs Cuma akşamı törene katılan davetlilerine bir de sürprizi vardı. Andante 2010 Klasik Müzik Ödülleri’nin destekçilerinden Extreme Audio, gecenin sonunda davetliler arasında yapılan çekilişle müzik yazarı Evin İlyasoğlu’na, Marantz ve Focal markalarından oluşan, 3.500 Avro değerindeki müzik sistemini armağan etti.
Andante 2010 Klasik Müzik Ödülleri’nin destekçilerinden, Yamaha Müzik Aletleri’nin Türkiye temsilcisi Dore Music, Yamaha’nın dünya piyasalarına yeni çıkan CF3 modeli tam kuyruklu piyanoyu, Fazıl Say’ın çalması için bu geceye tahsis etti.
8.5.10
8 Mayis'in önemi...
18 Haziran 1941'de Türk-Alman Saldırmazlık Paktı'nin imzalandigi tarih. Bu notada, Türkiye'nin toprak bütünlüğüne saygılı olunacağı ancak, Montrö Antlaşması gereği Türkiye'nin boğazları savaş gemilerine kapalı tutma taahhüdüne sadık kalmasının gereği vurgulanmisti anlasmada.
Hitler, İsmet İnönü'ye yazdığı mektupta özetle, Alman birliklerinin Türkiye-Bulgaristan ve Türkiye-Yunanistan sınırlarına 60 km. kala duracağını bildirmiş ve bu bölgede herhangi bir toprak taleplerinin olmayacağını ve savaştan sonra Avrupa'nın ekonomisinin tekrar yapılandırılmasında Türkiye ve Almanya'nın daha da yakınlaşacağını bildirmişti. Eh, savas sonrasi emekçilerimizin az emegi geçmedi Avrupa'nin yeniden yapilandirilmasinda.
6 yil süren savasta Avrupa ve ülkeleriyle Balkan ülkeleri yüksek kayiplarla ve tekrardan insa edilmeyi bekleyen ülkeleriyle basbasa kaldilar.
Ateskes Antlasmasi tam 65 yil önce 8 Mayis 1945 tarihinde imzalandi. O tarihten beri 8 Mayis Fransa ve bir çok Avrupa ülkesinde çoskuyla kutlaniyor.
Baris ve sevgi dolu bir dünya dileklerimle, keyifli haftasonlari....
7.5.10
Yves Saint Laurent Sergisi - Le Petit Palais/Paris
(Sergide de degisik pozlarda nü fotograflarina yer verilmis YSL'nin. Onlardan biri.)
Yves Saint Laurent 1 Agustos 1936 Cezayir dogumlu. Içine kapali bir çocukluk dönemi sirasinda hep desen çiziyor ve o dönemde ileride çok ünlü bir modaci olacaginin hayallerini kurmaya basliyor. Cizimlerini gönderdigi bazi yarismalarda genelde hep ilk üçte yer aliyor. Hatta katildigi bir yarismada bir keresinde ünlü Alman, modaci Karl Lagerfeld'i alt etmeyi basariyor. Yarismalarda edindigi bu basarilar akabinde Christian Dior'un yaninda çalismaya basliyor ve kisa sürede moda konusunda önünün açik oldugunu ve yetenegini ispatliyor. 1957 yilinda Dior'un ani ölümüyle sadece 21 yasindaki Yves kendini La Maison de Dior/Dior Moda Evi'nin bas dizayniri olarak buluyor.
1960'li yillarin baslarinda YSL ve sevgilisi sanayici Pierre Bergé Yves Saint Laurent adiyla kendi moda evlerini kuruyorlar. Cift 1976 yilinda ask yollarini ayirsalar da 1 Haziran 2008',e YSL'nin ölümüne kadar ticari ortakliklarini devam ettiriyorlar. YSL modellerinde degisik ülkelerin etnik giyim tarzlarindan etkileniyor. Mesela bir dönem Hintli kadinlarin milli giysisi sarilerden etkilenip kreasyonunu bu paralelde üretiyor. Araplardan etkilenip türban kullaniyor. Afrika'dan etkilenip safari gömlekleri, takimlar dizayn ediyor. 1970'lerde dizin üstüne kadar çikan rugan çorap çizmeler yaratiyor ki ben çocuklugumda o çizmelere hayrandim. Kadinlara ilk pantalonu o giydiriyor, hem de en elegan sekliyle. Kadinlara smokin tarzi kiyafetler dizayn ediyor. Hazir giyimi dünyaya YSL tanitiyor. Ardindan diger ünlü dizaynirlar da kendi hazir giyim hatlarini hazirlayip magazalarini açiyorlar. Paris'de ilk hazir giyim magazasi "Rive Gauche" Eylül 1966'da kapilarini açiyor ve ilk müsterisi Catherine Deneuve. Giyim tarzina hayran oldugum Catherine Deneuve'e de yer verilmis sergide. Filmlerinden pasajlardaki YSL sIkligi gözden kaçmiyor. Catherine Deneuve gardrobundaki YSL kiyafetleri, aksesuarlari sergilenmek üzere Le Petit Palais'e göndermis. Hepsi bir sanat sahaseri.
Fas hayrani YSL Marakes'de bir ev alip tüm kolleksiyon çizimlerini orada yapmaya basliyor.
1983 yilinda Metropolitan Sanat Müzesi tarafindan ilk defa hayatta olan bir moda dizaynirina, yani YSL'ye basari ödülü veriliyor. 2001 yilinda o dönemin cumhurbaskani Chirac tarafindan da Legion d'honneur nişanı ile taltif ediliyor.
4.5.10
Chopin ile Paris`de Rendez-Vous
Büyük bestecinin kalbi kül olup, memleketinin toprağına karıştı.