24.3.11

Geleneksel Les Arcs kayak tatilimiz...

11 Mart'dan beri Fransa'dayiz. Swiss Airlines ile önce Zürih'e ardindan da Paris'e vasil olur olmaz St. Malo'ya dogru trenle yola koyulduk. Evimiz bir gün öncesinden kaloriferleri yanmis oldugundan sicacikti. Eve yerlesip iki gün sonra baslayacak kayak tatilimiz için gerekli ekipmanlarimizi hazirlamaya basladik. Ardindan da kayakta ilk aksam ve ertesi sabah gerekli olacak elzemler alis verisi için yakindaki bir süpermarketin yolunu tuttuk. Gün bitmedi, esimin annesi, yani kayinvalidem bizi o aksam yemege davet etmisti. Fransa'ya 7 aydir ugramadigimiz için biz de özlemistik anneyi ve Yves babayi ama bu özlem masa basinda uyuklamamiza engel olamadi. Ertesi gün ögleden sonra geleneksellesen kayak tatilimize dogru yol aliyorduk. Yol uzun, yaklasik 1000 km. Arabadaki GPS'in radar uyarilariyla 10, 11 saat direksiyon sallamak anlamina geliyor bu 1000 km. Cuma ögleden sona yola çikmamizin nedeni bir gece daga yakin bir yerde konaklamak ve ertesi gün kayak merkezinde vakitlice ve dinlenmis olarak bulunabilmekti. Cuma aksami Grenoble yakinlarindaki minik sehir Chambery'de konakladik. Ertesi gün Les Arcs'da yan yana iki dairemizi teslim alip yerlestik ve ikinci daireye yerlesecek Nairobi'den yola çikan arkadaslarimizi beklemeye basladik. Les Arcs'a varana kadar Nihan ile benim aramda hayli yogun bir SMS trafigi yasandi. Onlarin yolu bizimkinden daha zorluydu. Nairobi-Amsterdam-Lyon ve Lyon'dan Bourg St. Maurice'e tren, oradan da finükülerle Les Arcs'a varis. Sanirim Nairobi Les Arcs arasi tam tamina bir günlerini aldi. Yorgun argin vardilar. Aksam yemeginden sonra herkes evlerine çekildi dinlenmek üzere. Ertesi gün büyük gün, Nihan ile Erkan'in oglu Doruk'un kayakta ilk günü. Hepimiz onun adina heyecanliyiz. Kahvaltida bu heyecan hissediliyor. Cümbür cemaat kayak okulunun yolunu tutuyoruz. Hava hayli soguk ve bir o kadar da rüzgarli. Öyle erken gelmisiz ki ESF kayak okulunda (Ecole du Ski Français) in cin kar topu oynuyor. Neyse Doruk'un arkadaslari ve egitmenler görünüyor ufukta. Doruk ortama hiç yabancilik çekmiyor, hemen kaynasiyor Fransiz çocuklari ve egitmenlerle. Eh, Nairobi'de her milletten çocugun gittigi okulda degisik ülkelerden, siyahi, beyazi, melezi çocuklarla kaynasmis çocuk Fransizlarla mi kaynasmayacak. Kendine bir de Ingilizce konusan arkadas bile yapmis. Egitmenler önce Fransizca, sonra da ardindan Ingilizce anlatiyorlar. Bizimkini ögretmenlere eti sizin kemigi bizim deyip gönlümüz rahat teslim ediyoruz, zira velilerin egitim alaninda beklemelerine izin vermiyorlar. Birakmadan önce de birkaç hatira fotosu çekiyoruz tabi ki.




Ve bizim için kayak haftasi basladi. Persembe gününe kadar kah bulutlu, kah günesli, sabahlari güzel kar kaliteli, günese bagli olarak ögleden sonralari yumusayan, hatta benim deyisimle helvalasan karda bol bol kaydik. Bu sene kayak sezonu Alplerde pek de keyifli geçmemis. Sezon geç baslamis, bir de yeterli kar yagmamasi, buna ilave bir de havalarin sicak gitmesi üstüne tüy dikmis. Bu sene Mart ayinin 3. haftasi kayaga gidecegimizden nispeten daha yüksek olan Les Arcs'i seçtik kayak için. Sagolsun bizi mahçup etmedi.



Sali günüydü sanirim. Telesiege'in üzerinde inerken dalginlikla sirt çantamizi unuttuk. Hemen fark edip pistten asagiya kayip inene kadar telesiege'in üzerindeki çantamizi biri iç etti. Cantanin icinde sualtinda, 10 metre derinlige kadar çekim yapabilen yeni aldigimiz, içinde Les Arcs'da ve Dinard bahçede çektigim fotolarla Canon fotograf makinamiz, benim iki berem, Elif Safak'in Firarperest kitabi ve 180 Euro degerindeki kayak merkezindeki dairenin anahtarlari vardi. Biz herkesi kendimiz gibi bildigimiz için çantayi bulanin bize getirecegini düsündük ama iih, kimse gelmedi, kimse getirmedi. Neyse biz de çanta ve içindekilerin üzerine bir bardak soguk su içtik. Persembe sabahinin üzerine adeta perde inmisti. Tipi ve sisden göz gözü görmüyordu. Pistleri göremedigimde hiç bir zevk almadigim kayagimi o sabah tatile çikarttim. Ögleden sonra kosullar sabaha göre pek de parlak olmasa da esimin aklimi çelmesi üzerine tekrar pistlere döndüm ama, nafile. Ilk deneme sonucu eve geri dönüs. Bu arada snowboard yapmaya devam eden Yves, sisten iyi göremedigi bir tümsegin üzerinden ziplayip kötü düsüs yaparak bacagindaki bir kasi incitmis. Erkan ile Yves snowboard yaparken ben ile Nihan kayagimiza devam ettik. Nihan yarim gün aldigi grup dersi ve üzerine iki yarim günlük özel dersle kayagini hayli ilerletti.





Sabahlari okul servisiyle diger arkadaslariyla birlikte okula gidiyor dönüste de yine servisiyle eve dönüyordu Doruk. Bu sene kayaga ilk baslayan çocuklarin PiuPiu sinifinda teleski ile çikmayi ve ardindan da meyilden asagiya kaymayi ögrendi. Seneye okul akabinde Doruk ile kaymanin keyfine varabilecegiz sanirim. Ögleden sonrasi güzellik uykusu akabinde Doruk'umuzun bir de kizak keyfi vardi ki onu seyretmesi de bir o kadar keyifliydi. Doruk kizak yaparken sayesinde Erkan da hayli kol kasi yapti :-). Yazik ki Doruk kizak yaparken çektigim tüm fotolar sirtçantasi ile birlikte mefta oldu. Neyse bu sene bizden foto yok, ben de yazima Nihan ile Erkan'in çektigi fotolardan ve geçen senelerde bizim çektigimiz fotolardan birkaç tanesini ekledim.






Kayak, sarküteri ve sarabin sicak, soguk her türünün limitlerini zorladigimiz keyifli bir kayak haftasi daha sona ererken hepimiz gelecek senenin planlarini yapmaya baslamistik bile.

9.3.11

Nairobi Railway Museum / Nairobi Trenyolu Müzesi

Nairobi Tren Müzesini gezeli belki 1.5 sene, belki de 2 sene oluyor. Dedim su kagit kalemi ele alip yazmaya baslayayim, böylelikle yazilacaklar listesinden bir konu daha eksilsin. Nairobi sehir merkezinin güneyinde, Nairobi Tren Istasyonu'nun Kuzey Batisinda yer alan Nairobi Tren Müzesi'ni benimle gezmeye hazir misiniz? Haydi o zaman yola çikalim... 1971 yilinda kurulan müze Dogu Afrika'nin kullanim disi eski trenlerini, o dönemde trenle ilgili kullanilan materyalleri meraklilariyla paylasmakta. Bu kolleksiyona ilaveten buharli lokomotifler ve bir dönem kullanimda olan o eski trenlerin minik mokaplari da müzede sergilenmekte. Kenya Trenyollari'nin özellestirilmesinin akabinde müze Kenya Ulusal Müzecilik tarafindan yönetilmeye baslamis. Tren Yolu Müzesi'nin tarihine biraz göz atalim. Kenya'nin kiyi sehri Mombasa'dan tasimacilikta kullanilan sadece 11 km kadar uzunlugundaki Dogu Afrika'nin ilk tren yolu yetersiz kaliyordu. 1896 yilinda Mombasa ile Viktorya Gölü'nü birbirine baglayacak tren yolu insaati basladi. Ancak 1893 yilinda Tanga'dan yine Viktorya kiyilarina ulasmasi hedeflenen Alman Dogu Afrika trenyolu sirketinin sorumlulugundaki trenyolu insaati bugünkü Tanzanya topraklarinda çoktan baslamisti bile. Insaat 40km'ye ulasmisti ki sirket iflasini ilan etti. Kenya'daki insaatta çalisacak isçiler Hindistan'dan getirildiler. Günümüzde Kenya ticaretini ellerinde tutan Kenyali olduklarini iddia eden ve birçogu Hindistan'a hiç ayagini basmamis Hintliler tren insaatinda çalisan bu isçilerin 3. kusak akrabalari oluyorlar. Insaat ana karaya dogru yol aldikça, daha dogrusu kiyi sehri Mombasa'dan uzaklasildikça kurak Taru Ovasi'na yaklasiliyor ve susuzluk isçilerin çalismasini iyice güçlestiriyordu. Yeni dösenen raylar vasitasiyla Mombasa'dan su ve yiyecek tasindi. 1898'de hat Tsavo Nehri'ne ulasti. Nehir üzerinde trenyolu için bir köprü insaa edildi. Tsavo civarinda isçilerden birçogu iki aslanin saldirisi sonucu hayatlarini kaybetti. Insaatta görevli Patterson tarafindan aslanlar öldürülene kadar da bu ölümler devam etti. Günümüzde bu insan yiyen aslanlar Chicago'da "Field Museum"da içleri doldurulmus olarak sergilenmekte. Bu iki aslanin öldürülmesinden sonra da insaat esnasinda ölümler devam etti. 1899'da bir yol mühendisi Voi yakinlarinda çadirinin önünden bir aslan tarafindan sürüklenerek götürüldü ve tabi ki öldürüldü. 1 sene sonra, 1900'da Kima Istasyonu'nda, Polis Memuru C. H. Ryall gözlem salonunda uyuklarken bir aslan salona girip Ryall'i pencereden disariya sürükledi, çaliliklara tasiyip onu da öldürdü. O aslan da yakalandi ve öldürüldü, ama nafile. Vay gidene. 1899'da ancak 500 km uzunlugunda ray dösenmisti. Kenya'nin yüksek rakimli bölgesine ulasildiginda zaman zaman bataklik bölgeler, zaman zaman arazinin meyili insaati hayli zorlastirdi ve yavasladi. Uganda'nin bassehri Kampala ile Kenya'nin sahil sehri Mombasa'yi birlestirmeyi hedefleyen trenyolu insaati Ingiliz Hükümeti'nin zaman zaman daha ucuz ve daha çabuk insaa edilebilecek bir ulasim yolu -mesala oto yol insaati-bulunmasi konusundaki fikirleriyle de sekteye ugradi. 19 Aralik 1901 günü nihayet 930 km'lik trenyolu Viktorya Gölü'ne ulasti. 1931 senesinde de trenyolu vastasiyla Kampala'ya ulasildi. Bu ana trenyoluna daha sonraki senelerde diger, tali hatlar da eklendi. Liman sehri, Kenya ekonomisinin nabzi Mombasa ile Kara Afrika'yi, Uganda'nin bassehri Kampala'yi birbirine baglayan bu trenyolunda bir dönem kullanilmis envai çesit trenler, insaat sirasinda yol mühendisinin penceresinden aslan tarafindan sürüklenerek çikartildigi tren ve digerleri müzenin bahçesinde sergilenmekte. Eger Nairobi'ye yolunuz düserse, eger tarihe ve de ilaveten trenlere merakliysaniz, aman kaçirmayin, gezin bu müzeyi derim.

8.3.11

Cekirdek Sanat Galerisi

Cekirdek Sanat Galerisi'nde yarin bir sergi kapilarini sanat severlere açiyor. Blogdasim Mualla Soganci'nin da aralarinda bulundugu 52 ressam hanimin eserlerinden olusan karma sergi 9 Mart ile 18 Mart arasi açik kalacak. Ben maalesef kaçiriyorum, ama siz kaçirmayin derim. Hatta asagidaki davetiyeyle açilisa gidiverin.




Seneye bakarsiniz bana da kismet olur bir iki çalismamla bu sergiye katilmak, kim bilir???






2.3.11

Bloguma Dokunma

BLOGCULARDAN SANSÜR KARŞITI BİLDİRİ
02.03.2011 17:54:00



Blogspot platformunun, telif hakkı ihlali gerekçesiyle Digiturk'un şikayeti sonucu erişime kapatılmasına blogcular ortak bir bildiriyle tepki gösterdi...


Dünden itibaren pek çok blogta yayınlanan 'Bloguma Dokunma' başlıklı bildiri şöyle:

"Bir ülkenin internet deneyimi ve tarihinin sansürlerle anılması çok trajikomik bir durumdur. İnternetin özü olan birey haklarının ve bireysel özgürlüklerin kısıtlanması, sosyal medya dünyasının özüne tamamen aykırıdır.

Bizler; Türkiye'nin dört bir yanından profesyonel veya amatör olarak blog tutanlar, internette günlük yaşantılarını ve birikimlerini ve deneyimlerini diğer insanlarla paylaşma hevesiyle tutuşan herkes, gelişmeleri endişe içinde izlemekteyiz. 5651'nci no'lu kanunun esnekliğinden mütevellit, 1 Mart 2011 günü, Google'a ait olan ücretsiz blog servisi Blogspot, Digiturk grubunun açmış olduğu dava sebebiyle erişime kapatılmıştır. Süper Toto Süper Lig'in yayın haklarının sahibi olan Digiturk bu davada, korsan olarak LigTV yayını yapan kişilere karşı kendi haklarını savunmak amacıyla hukuki süreç başlatmıştır. Ancak ilgili kanun gereği yasaklamaların, sitelerin adresleri ve alt-domainleri üzerinden değil; IP adresleri üzerinden yapılması sebebiyle Blogspot'a ait birçok ilişkili IP aralığı erişime kapatılmıştır. Böylelikle de binlerce blogger'ın kişisel sitesi sansür kurbanı olmuştur. Bazı bloglara bazı anlarda girilmesinin sebebi ise aynı IP üzerinde birçok blogun yer alması ve aslında her IP'nin yasaklanmamış olmasıdır.

İlgili kanunun esnekliğini ve nelere yol açtığını geçmişte birçok kez görmüşken, devlet sansüründen dolayı binlerce site yasaklanıyorken, Digiturk ve Google'dan daha duyarlı davranmalarını beklemek tüm blogger'ların hakkıdır. YouTube'daki korsan maç yayınlarını kaldırmak için yapılan özel yetki anlaşmasının bir benzerinin de Blogspot için yapılması ihtimal dışı değildir. Bugüne dek Digiturk ve Google bu konuda masaya niçin oturmamışlardır? Google kendi kullanıcılarının hakkını neden savunmamaktadır? Digiturk böyle bir topyekün sansürün yaşanacağını bile bile neden hâlâ, tek amaçları düşüncelerini diğer insanlarla paylaşmak olan bloggerları mağdur etmektedir? Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti'nin yasa koyucuları, vatandaşlarının ifade özgürlüğü hakkının gasp edilmesine neden hâlâ göz yummaktadır?

Kaldı ki bu korsan yayınları yapan kişiler, teknik bilgileri yüksek olduğundan bu yasaktan etkilenmemektedir. Tam tersine bu sansür, tek amacı blog tutmak olan internet kullanıcılarını etkilemektedir.

Digiturk, Google ve Türkiye Cumhuriyeti devletini artık bu sansür ayıbına karşı duyarlı olmaya, tüm sansür karşıtı internet kullanıcılarını bu harekete katılmaya ve tüm basın mensuplarını ifade özgürlüğüne destek vermeye davet ediyoruz."