Normal koşullarda 22'si dün Yves ile birlikte THY ile Nairobi'den İstanbul'a gelip oradan da Paris'e geçecektik yaz tatilimiz için. Ancak Fransız vatandaşlık belgelerimi Nairobi Fransız Büyükelçisi tarafıma makamında verirken bir belgenin eksik olduğunu, onu en kısa süre içinde tamamlamam gerekliliği tarafıma söylendi. Durum böyle olunca ben de biletimi iki gün önceyle değistirip hem eksik evrağın peşine düşmek hem de iki gün çok özlediğim İstanbul'um ve arkadaşlarımla hasret gidermek üzere yollara düştüm. 20'si Nairobi'den sevgili arkadaşım Nihan İstanbul'dayım ben seni karşılarım alandan dedi. Sağolsun sabahın köründe düşmüş yollara beni karşılamak için. Eksik belgeyi hemen alabilirim umuduyla Kadıköy Evlendirme Dairesinin önünde durduk ancak orası beni Kadıköy Nüfus Müdürlüğüne havale etti. Nüfusa gitmeden önce bavulları eve bıraktım ve hiç vakit kaybetmeden Nüfus dairesinin yolunu tuttum. Daha evrağı alıp, çevirisini yaptırıp noterden de çeviriyi tasdik ettireceğim. Nüfusda bana evrağı hangi kuruma vereceğimi sordular. Ben de Nairobi Fransız Konsolosluğu'na vereceğimi söyledim. Evrağı elime aldığımda görevli hanımı neredeyse alnından öpüyordum. Türkçe evrakta Fransızca tercüme de mevcuttu. Şu AB uyum döneminde anlaşılan birçok şeyi aşmışız. Bu durumda tercümeye ve ona bağlantılı noter tasdike gerek kalmadı.
Eniştem ve bir arkadaş akşama, Suada'ya Ayhan Sicimoğlu'nun latin gecesine gitmek üzere sürpriz program yapmışlar. Bir akşam önce uçakta hiç uyumamışım kim takar, tabi ki reddetmedim hatta zaman zaman pistte yerimi bile aldım. Çok keyifli ama bir o kadar da sıcak, nemli bir akşamdı. Gece yarısını hayli geçe nasıl uyuduğumu bilemedim. Ertesi sabah kıyafet ve D&R'dan kitap alış verişimi yaptım. Tam laptop'ıma external bağlanacak bir Türkçe karakterli klavye arıyordum ki arkadaşım Murat arayıp tam istediğim gibi bir klavye bulduğunu ve aldığını söyledi. O iş te halloldu mu böylece. Öğleden sonra arkadaşım Burcu'ya gidip özlem giderdik. Murat Burcu'ya getirdi klavyeyi, orada denedik çalışıyordu. Klavyem ve tüm ganimetlerimle eve geldim üstümü akşam için değişmek üzere. Bu arada klavyeyi benim laptopla denediğimde ilk başta çalışmadı. Bir kaç yerde tanımladıktan sonra sonuç ortada artık Türkçe karakterlerle yazı yazabiliyorum. Teşekkürler Murat.
Öğleden sonra Nihan ile caddede buluştuk, bir kafede keyifle çene çaldık. Ardından klübe geçip barında yemek öncesi aperatif aldık. Sohbet, muhabbet yine gece yarısını hayli geçmişti eve döndüğümde.
22'si sabah 11'de Atatürk Havalimanı'nda Yves ile buluştuk. Uzun zamandır tamiratta olan CIP salonuna geçtik uçuşumuzu beklerken. Salon için yorumum "O NE ABARTI!" Hani sonradan görmeler ellerindeki parayı nereye nasıl saçacaklarını bilemezler. Bence aynı hesap. Nedir o tuvaletlerde ki abartı hele? Klozette otururken sağınız solunuz ayna. O iki taraflı aynalardaki görüntüleriniz birbirinin içine geçerek çoğalıyor. Bu kadar para döktünüz bari bir de su aksa tuvaletlerde harika olacak. Türkiye'nin imajı için inanın gösterişten çok temizlik daha önemli.Neyse!
Paris'e vardığımızda Dinard'daki evimize gidebilmek için bir araba kiraladık. Arabayı teslim aldığımızda Yves'in şirketiyle anlaşması olan Hertz'in aracı Chevrolet'in son modeli bir makam arabasıyla upgrade ettiğini görünce hayli şaşırdık. 22'si akşamı Paris'de geceledik. Uzun zamandır hayalimiz olan bir couscous (kuzeyAfrika yemeği) restoranının yolunu tuttuk.
Bu sabah Yves'in Mayıs ayında Paris'deki toplantısı sırasında satın aldığı motosikletini teslim almaya gittik. İşlemler yaklaşık 2.5 saat sürdü. O motoruyla önde ben makam arabamla arkada Paris'den Dinard'a yaz tatilimiz için yola koyulduk. Hava kapalıydı. Arada yağmaya başladı. Benim ileriyi gören kocam motosikleti teslim alırken kendine bana kask, eldiven haricinde kıyafetin üstüne giyilen yagmurluk üst ve pantalon almıştı. Yağmur hafif çiselemeye başladığında motorunu hemen emniyet şeridine çekip, motorun arkasındaki kutudan yağmurluklarını çıkartıp giydi. Yola devam. Yol yaklaşık 5 buçuk saat sürdü. Eve yaklaştığımızda bende pil bitmek üzereydi. Nairobi İstanbul uçuşunda uyunmamış bir gece üzerine iki gece eller havaya şeklinde İstanbul gecelerine akınca bu yorgunluk hali çok normal. Yves'in yorumu 'Eh artık 20 yaşında değilsin!" oldu. O da haklı da, ben de haklıyım ama. İstanbul'a sadece 2 günlüğüne gelince sanırım biraz buldumcuk oldum.
Bizim için yaz tatili biraz hızlı başladı bu sene. Adı yaz tatili ama Fransa'daki bu hava durumuyla sanki sonbahar tatili. Şikayetim yok. İstanbul'un kavurucu sıcağından sonra limonata gibi geldi burası.
Motosikletle yapmayı düşündüğümüz gezilerde buluşmak üzere.
Hoşçakalın...
İki sweatshirt üstü mont, onların da üstüne giydiği yagmurlukla koca göbiş, obez görüntülü Yves pek hoşuma gitti :-)...
2 yorum:
Olalala,
ne güzel anlattın bir solukta okudum.
Hoşgeldiniz ve güle güle..
Hayırlı yazlar dilerim efenim.
Teşekkürler Tanya'cım...
Yorum Gönder