1.2.11

Tropikal bir adada farklı kültürlerin ahenkini deneyimlemek için haydi Mauritius’a...

Hint Okyanusu’ndaki adalar arasında en gelişmiş ve sanayileşmiş, dünyanın önde gelen şeker üreticilerinden biri olan Mauritius’dayiz (Moris Adasi). 2010 Haziran ayinda Mauritius’da kisa bir süre kalmis, krater gölü, bassehri Port Louis ve Pamplemousse Botanik bahçesi basta olmak üzere gezmis ve bu gezimizi Haritada minicik bir nokta - Mauritius Adasi yazimda yazmistim.


Benim hayallerimin Mauritius’u bembeyaz kum sahilli, palmiye agaçlarinin gölgesinde elimde tropikal meyve kokteylini yudumlayacagim, ayni zamanda turkuaz renkli denizin sahile vuran dalga sesleri esliginde bambaska, belki de bir sonraki seyahatimizle ilgili hayallere dalacagim tropik bir adaydi. Gölgede hayal kurmaktan bunaldigimda günesten faydalanacak, mercan kayaliklarinda denizin dibini kesfedecektim utopik ada Mauritius’da.



Havaalanindan çikar çikmaz hayalimdeki o toz pembe Mauritius’dan adanin gerçeklerine hizli bir geçis yapiyoruz. Bir taksiye binip, adanin bati yakasina, otelimizin bulundugu Flic en Flac sahiline dogru yola koyuluyoruz. Yol boyunca sagli sollu seker kamisi tarlalarinin arasindan geçiyoruz. Deniz bu seker kamisi püzküllerinin arasindan arada yüzünü gösteriyor. Mauritius’da insanlar geçimini seker ihracati, tekstil ve turizmden sagliyorlar. Seker kamisi tarlalari bitiminde yerlesim alanlari basliyor. Ilk olarak çarpik yapilasma insanin gözüne çarpiyor. Hele bir de bu binalara genis otobanlar, fabrikalar ve çesitli sanayi kuruluslari eklendiginde insan “Ne hayal ettim, ne buldum?” diye düsünmeden edemiyor. Havaalani ile otel arasi adeta hayal kirikligi. “Bu muydu benim hayalimde yasattigim tropik ada?” diye düsünüyorsunuz bizim laz mütahitlerin elinden çikmis gibi görünen binalar karsinizda boy gösterince. Yogun trafik ve çarpik yapilasma bizi hayal kirikligina ugratsa da yüzümüze çarpan o tropikal iklimin sicakligi halen bize hos, hayallerimize yakin bir tatil yapacagimizi kulagimiza fisildiyor. Halen umutluyuz. Otobandan ayrilip tali yollara sapiyor ve Mauritius’un degisik yüzüyle karsilasiyoruz. O bahsettigim laz mütahitlerin elinden çikmis izlenimi veren minik evlerin önünde sarili Hintli kadinlar, evlerin aralarinda minik bakkallar, Hintçe yazili tabelalar. Adeta Hindistan’dayiz. Hindistan da en çok görmeyi arzuladigim ülkelerden biri. Hindistan'a gitmeden Hindistan'i yasamak, hatta bir tasla iki kus vurmak. Neden olmasin?



Ada kültürel açidan çok renkli. Fransiz koloni zamaninda Fransiz ve Afrika kültürlerinin harmanlanmasiyla olusan “creole” dili, kültürü ve mutfagi halen geçerli. Bu renkli kültüre esir ticareti sirasinda adaya gelmis ve yerlesmis Hintliler, Cinliler ve Ingiliz kolonizasyon zamanindan adada kalmis insanlarin mükemmel uyumu ekleniyor.



Ada özgürlügüne kavustugu 1968 yilina kadar sirasiyla Portekizliler, Hollandalilar, Fransizlar ve son olarak da Ingilizlerin sömürgesi olmus. 1.2 milyonluk nüfusun % 68′ini Hintli, % 27′si creole, % 3′ü Çinli ve %2′sini ekonomiyi elinde tutan Fransız ve İngilizler oluşturuyor. Koloni zamanindan en çok iz birakan ise Fransizlar. Günümüzde gerek televizyon programlari, gerek gazeteleri Fransizca olarak nesrediliyor. Egitim Fransizca, dolayisiyla sokaktaki insanla rahatça Fransizca konusabiliyorsunuz.



Mauritius, Hint Okyanusu’ndaki diger adalara, Madagaskar, Reunion ve Seychelles adalarina göre turistlere sundugu en lüksünden en mütevazisina, her keseye uygun genis konaklama yelpazesi ile farkli konumunu koruyor.



Adanın doğu kısmı rüzgarlara maruz oldugundan, tatilimiz için bu sefer bati kismini, Flic en Flac sahilini tercih ediyoruz. Deniz tatili ve adayi çepeçevre çevreleyen mercan adaciklarina tüplü dalis yapmak için Flic en Flac disinda adanin bati ve kuzey kisminda Trou aux Biches, ve Grand Baie diger tercih edilen koylar.



Biz bu arada Flic en Flac koyundaki otelimize yerlesiyoruz. Odamiz düz ayak. Terasimizin önünde beyaz pudravari uzanan bir kumsal ve fonda uçsuz bucaksiz Hint Okyanusu. Bu manzara havaalani ile otel arasi ada ile ilgili edindigimiz tüm negatif izlenimleri silip süpürüyor. Adayi iliklerimizde hissetmek için hemen mayolarimizi giyip denize kosuyoruz. Iste rüyalarimizdaki tatil basladi.




Otel tanitim kilavuzunda degisik aktiviteler gözümüze çarpiyor. Bunlardan biri «Deniz dibinde yürüyüş» Bu aktivitede kafanıza geçireceginiz dev bir “kavanoz” ile mercan kayalıklarında rehber eşliğinde yürüyebilir, akvaryumvari denizin dibinde belgesellerde seyrettiginiz balıklara tanık olabilirsiniz. Diger bir aktivite ise «Yunus balıklarıyla yüzmek». Insan dostu yunus baliklari sahile o kadar yakin yüzüyorlar ki eger denk gelebilirseniz onlarla yüzüp, fotograflarini çekebilirsiniz. Biz denk gelemedik, o ayri konu.



Biz ne kafamiza kavanoz takip mercan kayaliklarina gidiyoruz ne de yunuslara denk geliyoruz. Yok hayir tabiki kendimizi kizgin günese birakip, sahilde tembel tembel yatmiyoruz. Ikimizin de “Padi Open Water Diver Certificate” / Padi Açik Deniz Dalis Sertifikasi var. Gerçi en son dalisimi 8 sene önce Izmir'imin güzel beldesi Cesme’de yaptigimi hatirlayip biraz ürperiyorum. Esimin de en son dalis tecrübesi 7 sene önce Güney Kibris’da. Dalis okulunda önce ekipmanlarla basa çikmayi hatirliyoruz. Ekipmanlari hazirladiktan sonra deniz dibinde maske takip çikartma, tüpteki hava tükenirse body’nin regülatöründen çimlenme, tüple birlikte yelegi deniz dibinde çikartip tekrar giyme, deniz yüzünde onca agirlikla yüzer hale gelmeyi yillar sonra tekrar tecrübe edip, unuttuklarimizi hatirliyoruz. Haziriz ve teknede dalis mekanina dogru yol aliyoruz. Esimin de benim de ayri bodysi var. Ikisinin de kolunda dalis bilgisayarini görüp huzurla dalisa geçiyoruz. Hint Okyanusu’nun dibi adayi çepeçevre saran mercan kayaliklari ve o kayaliklari mesken edinmis rengarenk baliklariyla yüzeyinden çok daha güzel. Deniz dibi fotograf makinamizi yanimiza almiyoruz, zira makinanin dalis kapasitesi max 10 metre. Eh, biz de snorkelle bir kez daha dalar ve o zaman çekeriz deniz dibi fotolarimizi diye karar veriyoruz. Derine dalarken sürekli tikanan kulaklarimizi gerek burnumuzdan hava vererek gerekse yutkunarak esitliyoruz. Dalisin ilk 10 dakikasinda biran önce su yüzüne çikmak istiyorum. Sanki ufak bir klostrofobi yasiyorum. Kendi kendimi « Geçecek, biraz daha sabredersen rahatlayacak, alisacaksin. Hatirlamiyor musun 8 sene evvel nasil da rahattin dalis esnasinda ? Biraz sabir, biraz sabir ! diyerek ve de sürüler halinde önümden geçit yapan rengarenk balıklara dikkatimi vererek rahatlatiyorum. Mauritius'un deniz dibi envai çesit baliklari, mercan adaciklariyla öyle büyüleyici ki klostrofobimi kisa sürede unutup 47 dakika kadar, tüpteki havam elverdigince keyfini sürüyorum bu güzelliklerin.





Eğer dalmaktan hoşlanmıyorsanız bu işi şnorkelle de yapabilirsiniz. Ertesi gün bir de snorkelle daliyoruz. Deniz dibinde ilk karsimiza çikanlar Hinduizm dininin koruyucusu ve bekçisi Ganeşa. Seremoniyle denize biraktiklari Ganesa heykellerine dalan Hindular Ganesa’ya bagliliklarini ve samimiyetlerini gösteriyorlar. Ganeşa'ya ibadet etmeden onun "dostlugunu" kazanmadan Hindu olmak mümkün degilmis megerse. Biz de Ganesa’yi selamliyor, fotografalarini çekip mercan adaciklarina dogru yolumuza devam ediyoruz. Sabah kahvaltisi sirasinda cebimize attigimiz ekmek dilimleri sayesinde baliklarla samimiyeti hayli ilerletiyoruz.






Aksam yemegi sonrasi aktivitemiz Séga.



Séga tipik yerli adalı danslarının Mauritius versiyonu. Esirlerin akşam eğlenmek ve aralarındaki dil engelini aşmak için başlattıkları bu dans zaman içinde geleneksellesmis. Adada bu dansla her yerde karsilasabiliyorsunuz. Günümüzde daha çok turistik amaç ile sergilenen dans, güneş batımında ya da yemek sonrasi kumsalda yakılan ateş etrafında yapılıyor. İyi bir sega dansçısı olmak hayli zor. Vücudunuzun üst kismini hiç oynatmadan bel ve kalçanizi müzigin kivrak ritmine bırakmaniz ve “plus bas, plus bas” diye bagirdiklarinda yavas yavas egilmeniz gerekiyor. Deniyorum ama nafile…



Mauritius mutfagi da insani gibi bir çok kültürün güzel bir sentezi. Capatiler (dürüm benzeri Hint ekmegi) esliginde yenen bol curryli Hint yemekleri adanin sembollerinden biri palmiye agaçlarinin kalbi ile birlesince ortaya enteresan bir karisim çikiyor. Sahilde turistleri günes isinlarindan koruyan bol fonksiyonlu palmiyelerin dallarini kesip beyaz kismina kadar soyuyorlar. Salatasi yapilan palmiye kalbi yemeklere de ayri lezzet katiyor. Ayni tabakta bir çok kültürün lezzetini bir arada tadabiliyorsunuz. Creole usulü pisirilen deniz mahsulleri ile Hint usulu mercimek ve Cin usulü pisirilmis sebzeli pilav ada halki gibi birbiriyle uyum içinde.



Mauritius, kafanizi dinlemek, deniz tatili yapmak ve değişik mutfakları keşfetmek için çok uygun. Ancak adanin en cazip tarafi sahilleri ve dalmayi seviyorsaniz deniz dibi. Eğer tatul için tercihiniz el değmemiş bir doğa ve bakir bir ada ise o zaman komşu ada Seychelles’e gitmeniz daha uygun olabilir.



Ben hepsinden biraz istiyorum, hem tüple dalis yapayim, helikopter ya da ULM ile ada üstünde uçayim, paratante da ilginç, denizden bunaldigimda volkanik daglar etrafinda trekking yapmak da ilginizi çekiyorsa o zaman da tercihinizi komsu ada Reunion’dan yana kullanmanızı tavsiye ederim. Detay bilgi için Kusbakisi Reunion ve Reunion Adasi yazilarima bakiniz.





İngiliz yazar Thomas More’un 16. yy başlarında kaleme aldığı ütopik ada Utopia ile her ne kadar yakından ve uzaktan ilintisi olmasa da tropikal bir adada farklı kültürlerin mükemmel ahenkini deneyimlemek için haydi Mauritius’a...

Hiç yorum yok: